The First Month of Our Relationship

498 56 43
                                    

Duke'un yüzümü yalaması ve ek olarak çalan kapının sesiyle uyanırken geri uyumam için sinyal veren gözlerimi umursamadan yataktan kalktım.

Kapıdaki kişi her kimse bu saatte insan uyandırılmayacağını öğrenmeliydi.

Duke'u kucağıma alıp kapıya giderken koltukta sızan Michael'ı gördüğümde yüzümü buruşturmuştum. Odasında yatmayacaksa odama zar zor sığan eşyalarımı oraya tıkıştırabilirdim.

Kapı bir kere daha çaldığında Duke'un sırnaşmasına gülümseyip bir hışımla kapı kolunu indirdiğimde gayet enerjik görünen Gloria bana göz kırpıyordu. Benim dağınık halime göre, sabahın bu saatinde, böyle güzel olmasına şaşırmıştım.

Bu kızın pili hiç bitmiyordu.

"Vay canına Calum çok seksi görünüyorsun."  dudağını ısırarak gözlerini yarı çıplak bedenimde gezdirirken saçlarımı karıştırıp sırıtmıştım. Kucağımda sırnaşmayı bırakan Duke Glo'ya havlarken Glo beni süzmeyi bırakıp onu kucağımdan aldığında hala bu saatte neden burada olduğunu düşünüyordum.

"Yatağında olman gerekmiyor mu senin?" gözleri yüzümü bulurken sıcakça gülümseyip omuzlarını kaldırmıştı.

Fazla masum görüntüsü ve o görüntüsünü destekleyen sesiyle "Bugün ilişkimizin birinci ayı. Ben de seninle bir şeyler yapmak için bu saati seçtim." dediğinde bu hallerine karşın kollarımı açıp gelmesi için beklerken kollarımın arasında yerini almasıyla saçlarına bir öpücük bırakmıştım.

Ne kadar birinci ayı doldurduğumuz için mutlu olsam da hızlı geçen zaman ve beraberinde getirdiği yaz sonu onun gitmesini yakınlaştırıyordu. Bunu istemiyordum.

"Ve sen Hood, telefonunu kontrol etseydin neden daha güneş doğmamışken burada olduğumu bilirdin."

"Nedenmiş?"

"Çünkü yürüyüşe çıkıp gün doğumunu seninle beraber izlemek istedim." çenemi öpüp yüzünü görmemi istemiyormuş gibi yüzünü kollarım arasına saklayıp boğuk sesiyle konuştuğunda söylediği cümleyle hareketleri anlam kazanmaya başlamıştı "Çünkü gitmeme çok az bir süre kalmışken bütün anılarımın seninle dolmasını istiyorum."

Gitmek istemiyordu. Tıpkı benim kalmasını istediğim gibi o da gitmek istemiyordu.

"Şşt! Üstüme bir şey alıp hemen geliyorum tamam mı?" başını sallayıp usulca yerinde durmaya başladığında hızlıca üzerime bir tişört geçirmiş, Duke'un tasmasını ve Gloria için bir hırka alıp Michael'ın uyanmamasına özen göstererek kapıdan çıkmıştım.

Gerçi yanında savaş çıksa bile kolay kolay uyanacağını sanmıyordum.

Sarılırken soğuk kollarını hissettiğimden onu biraz olsun ısıtacak ince hırkayı üzerine geçirirken bu kadar melankolik olmasını görmezden gelmeye çalıştım.

Sessizce yürümeye başlarken ona sürekli takılıyordum. Bana verdiği tek cevap ise yüzündeki yorgun gülümsemeyle attığı bakışlar oluyordu. Uzun düz saçlarını dağınıkça örmüş, önlerden birkaç tutam şimdiden özgürlüklerini ilan ederek çenesinden aşağı süzülmüştü.

Üzgünken bile bu kadar güzel görünmeyi nasıl becerdiğini düşündüm içimden. Neredeyse iki buçuk yıldır tanıdığım kızla bir aydır sevgili olmamız düşününce hala tuhaf geliyordu.

O, benim varlığımı asla fark etmez sanıyorken şu an benimle geçireceği günler azaldığı için üzgündü.

Gloria bir elinde köpeğimin tasmasını tutuyor ve bilmiş bir edayla önden önden yürürken ona hemen arkasından eşlik ediyordum.
Hava hafiften aydınlanmaya başlamış, bu saatlerde sokakların boşluğu ve renksizliği birden ruhumu huzura erdirmişti.

Sassy || HoodWhere stories live. Discover now