"Burası benim cehennemim."

En başından başla
                                    

Karşımdaki aynaya yaklaştım.

"Öyle bir şey olsun ki..." dedim sessizce.

"Zihnim sussun." diye eklediğimde gözlerimdeki koyuluğa baktım. Zihnimdeki beni öldürecektim, bu şekilde kazanacaktım. Aklıma gelen fikirle bakışlarım netleşti.

"Zihnimi aleve vereceğim." dedikten sonra yutkundum. Ateşe teslim edecektim bedenimi, ateşin tam ortasındayken kurtulmak yerine ateşe atacaktım kendimi. Merdivenlerden indiğimde Deniz ortalıkta yoktu. Pencerenin önündeki masanın üstünde içki şişelerini gördüm. Hızlıca masaya yaklaşıp iki şişeyi elime aldım. O sırada kapı açıldı ve eve Deniz girdi.

"Büşra?" dedi elimdeki şişeleri görünce. Anahtarı hırkasının cebine koyup yanıma gelirken konuşmaya devam etti.

"Ne yapıyorsun?"

"İçki içeceğim." diye yalan söylediğimde kaşlarını hafifçe havaya kaldırdı.

"Bu saatte?"

"Evet." dediğimde şişeleri elimden alıp masaya koydu.

"Saçmalama." dedikten sonra yanımdan geçip merdivenleri çıkmaya başladı. Derin bir nefes alıp dolabın kapağını açtım. İki tane içki şişesini aldım ve sessizce askılıktaki küçük sırt çantama yöneldim. Dolabın içindekilerden aldığımı fark etmeyecekti. Şişeleri çantama koyduktan sonra geri dönüp dolabın kapağını kapattım.

Bunu yapmak zorundaydım. Kafamdaki mahkememde cezam buydu. Ve ben ne kadar zorlansam da kendi ellerimle kesecektim, buna kimse engel olamayacaktı. Ben bile kendime engel olamayacaktım. Şimdi ise tek yapacağım şey akşam olmasını beklemekti.

>>>>>>>>>>>>>

"Acıkmadığına emin misin?" diye sordu tabağını masadan alırken.

"Eminim."

"Çok güzel yapmıştım yemeği, çok şey kaçırdın." dedi gülerek.

"Ondan şüphem yok." dedim, o mutfağa girdiğinde. Neredeyse akşam olacaktı ve ben Deniz görmeden nasıl kaçacağımı düşünüyordum.

"Kahve içelim mi?" diye sordum yanıma gelirken.

"Olur."

"Tamam, otur sen. Ben yaparım." dedikten sonra mutfağa yöneldim. Alt dudağımı ısırıp iki tane kupa çıkardım. Kahve makinesini çalıştırdıktan sonra beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra kahveleri iki kupaya da doldurduktan sonra arka cebimdeki ilaç şişesini çıkardım.

"Üzgünüm ama yapmam gerek." diye fısıldadım erittiğim uyku ilacını onun kupasına dökerken. Şişeyi kapatıp çekmecelerden birine koydum.

"Hadi Büşra, yapmak zorundasın." dedim kendi kendime, vicdanımı rahatlatmak için. Kupaları alıp mutfaktan çıktım.

"Afiyet olsun." dedikten sonra gülümseyip kupayı ona uzattım.

"Sağol." dedi kupayı alırken.

Koltuğa oturup kahvemden ilk yudumu aldım, onun da kahveyi içmesini beklerken.

"Emre'yle hiç konuştun mu?" diye sorduktan sonra ilk yudumunu aldı. Bakışlarımı gözlerine çevirdim.

"Hayır, konuşmadım."

"Daha iyisi bu değil mi sence de?" diye sorduğunda aklım hala onun kahvesine döktüğüm uyku ilacındaydı.

"Yani, olabilir." diye mırıldandıktan sonra kafamı çevirip kahvemi içtim. Ben gerçekten bu kadar delirmiş miydim? Değer verdiğim birine böyle bir şey yapmam ne kadar doğruydu? Hiç doğru değildi. Sadece önüme kimsenin çıkmamasını istiyordum. O benim iyi olmam için elinden geleni yaparken ona böyle davranmam çok büyük haksızlıktı. Yaptığım bu şeye dayanamayıp kupayı önümdeki sehpaya bırakıp ayağa kalktım.

CAMBAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin