"Burası benim cehennemim."

33 3 1
                                    

Binlerce insan, binlerce ses, binlerce bağırış, binlerce his, binlerce korku, binlerce kaçış... Hepsi içimdeydi sanki. Hepsi içimdeki karanlıkta hapsolmuş gibiydi. Zihnimde mi yaşıyordum yoksa dünya dedikleri gezende mi? Zihnim karanlıktı ve oldukça korkunçtu. Peki ya dünya? Dünya kötülerin yeri mi? Kötülülerin yeriyse benim yerim neresiydi? Ben de kötü müydüm? Belki de zihnim benim dünyamdı. Belki de dünya denen gezegende değildi asıl hayatımız. Asıl hayatımız, zihnimizdi. Dünya çok kötü bir yerdi, ben de zihnime saklandım. Atladığım tek şey, zihnimin daha acımasız olduğuydu.

Sıra sıra gelen mesajlara öylece bakıyor ve o anda deliriyordum. Gelen mesajlar nasıl zihnime öylece sızabilirdi ki? Nasıl hiç bilmediğim kişi delirmemi sağlayabilirdi ki?

-Özel Numara-

Hep korkaklığından bahsettim, sen de hep cesurluğundan. Düşünsene, korkak değilsen neden yalnızsın?

Bir mesaj daha...

-Özel Numara-

Etrafına baksana Büşra... Yapayalnızsın.

Bir tane daha...

-Özel Numara-

Gerçekten cesursan ve zihnini yenmek istiyorsan göster bana bunu. Kendini öldürebilir misin?

Kaşlarım çatıldığı sırada bir mesaj daha geldi.

-Özel Numara -

Bunu yapabilir misin? Bu kadar cesur musun? Eğer öyleysen... Göster bunu. Belki bu defa kazanırsın.

Sonrasında mesajlar durdu, başka mesaj gelmedi. Son attığı şey kafamı karıştırmıştı. Tüm cesurlar, savaşlarda ölenler miydi? Savaşlarda yaşayanlar mı cesurdu, ölenler mi? Belki de haklıydı. Yok olduğum zaman zihnim susacaktı ve ben kazanacaktım. Kazanmayı istiyordum ve bu defa... ben kazanacaktım, ne olursa.

"Deniz." dedim elimdeki telefonu bırakırken. Başını kaldırıp bana baktı.

"Sence bir savaşta ölenler mi cesurdur yoksa kalanlar mı?" diye sorduğımda kaşlarını çattı.

"Neden?" diye sorduğunda omuz silktim. Hafifçe kaşlarını çattı. Cevap vermeyip kitabına geri döndüğünde cevabı deli gibi merak ediyordum.

"Sence ben cesur muyum?" diye sorduğumda kitabını bırakıp tamamen bana döndü.

"Tekrar intihar etmeye kalkacaksan-"

"Ben cesur muyum?" diye sordum devam etmesine izin vermeyip.

"Sen cesursun Büşra. Ve bunu kanıtlaman için ölmene gerek yok. Aksine, yaşayarak kanıtlayacaksın ne kadar cesur olduğunu. Çünkü asıl cesurlardır aldığı tüm darbelere karşı hayatta kalan. Şimdi söyle hadi, yaşayacak kadar cesur musun?" dediğinde öylece baktım gözlerine. Verecek bir cevabım yoktu. Verecek bir tepkim yoktu. Sadece kalbimde hissettiğim bir ağırlık vardı ve bunu ifade edecek kelimelerim yoktu. Kafamı eğip elimdeki sargıyı açmaya başladım. Cesursam neden yalnızdım? Cesur insanlar güçlü olurdu, ben bu yaşadıklarımı tam anlamıyla kaldıramazken nasıl güçlüydüm? Güçlü olmayan bir insan nasıl cesur olurdu?

Belki de kandırıyordu beni. Ölmemden korktuğu için kandırıyordu beni. Bu sefer yapamazdım, inanmazdım. Kimse engel olamazdı bana. Ben bile...

>>>>>>>>>>>>>>

Aklımdan binlerce düşünce geçiyordu. Kazanmam için ölmem gerekiyordu ve bunu en kolay şekilde yapmalıydım belki de. Ya da canımın son kez yanmasına izin verecektim. Bir binanın en üst katından kendimi aşağıya bırakabilirdim, bir avuç hapla intihar edebilirdim... Bir sürü seçenek geldi aklıma. Ama hiçbiri zihnimi susturacak türden değildi.

CAMBAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin