"Ders 1: Vazgeçiş yasak."

25 5 0
                                    

Dakikalardır hatta belki saatlerdir boş boş yürüyordum. Annemin adamlarının beni bırakmasını istememiş, bu soğuk havaya rağmen yürümek istemiştim. Bir saatlik yolu ne kadar uzatabilirsem o kadar uzatmıştım. Üşümek istiyordum. Soğuğun zihnimdeki karanlığı az da olsa bölebileceğini düşünmüştüm. Avuç içlerim üşüdü, burnum kızardı hatta belki yüzüm bile kızarmıştır ama ben yine de yürüdüm. Her şeye rağmen sanki yolun sonu ona varacakmışçasına ilerliyordum, yavaş yavaş. Ve girdiğim bu yolun sonunda da Emre'yi bulmak vardı. Ama ben yavaş davranmayacaktım. Ben artık ona koşmak istiyordum. Belki de beni hiç sevmemiş adamın elini tutmak istiyordum yeniden. Sevgisi de yalan olabilecek adamın soğuk kalbini ısıtmak istiyordum. Önceden bir insanın ruhunu sarmak istemezdim. Çünkü insanlar bencildir, ben öyle öğrendim. İnsalar hala bencil ve ben hala birinin ruhunu sarmak istemiyorum... Bir kişi dışında. Soğuktan kuruyan dudaklarımda dilimi gezdirdim yavaşça.

Ben... Emre'nin dudaklarındaki sihri özlemiştim.

Soğuktan acıyan elimde sıkıca tuttuğum anahtarla yaklaştım evin kapısına. Kapıyı açtığımda evin sıcak havası çarptı yüzüme. İçeriye girip kapıyı kapattığım sırada koltukta oturmuş kitap okuyan Deniz'i gördüm. Kafasını elindeki kitaptan kaldırıp bana baktığında gülümsemeye çalıştım. Elindeki kitabı önündeki ahşap sehpaya bırakırken o, gözüm kitaptaydı. Hangi kitabı okuyordu acaba? Deniz çok kitap okuyordu. Hangi kitabı okuduğunu takip etmekte zorlanıyordum...

"Annene gitmek sence iyi bir fikir miydi?" diye sordu ayağa kalkarken. Montumu askılığa astıktan sonra ona döndüm. Gözlerine bakarken yutkundum. Ona, annemin benden istediği şeyi söylemeyezdim. Hem... Yapmak zorunda değildim. O Emre'yi bulduktan sonra ondan kurtulabilirdim. Annemi kullanabilirdim.

"Bilmiyorum. Sanırım değildi. Ama annem bulur onu..." dediğimde ben, o karşıma geçmişti.

"Bunu söylemem ne kadar doğru, bilmiyorum. Ama benim burda olduğumu biliyorsun değil mi?" diye sordu. Anlamayarak ona baktım.

"Ne demek istiyorsun?"

"Bazen yokmuşum gibi hissediyorum... Çünkü sadece Emre varmış gibi davranıyorsun. Bu normal değil."

"Öyle hissettirdiğim için özür dilerim." dedim bana bakan üzgün gözlere bakıp.

"Öyleyse sev beni." dedi bir anda. Öylece kaldım.

"Ben bir tek bunu istiyorum, bir tek bu hissi yaşamak istiyorum." dediğimde yumruk yapıp sıktığı elini gördüm.

"Sevgiyi." diye ekledi.

"Deniz... Yapma böyle, lütfen."

"Ben, ona karşı beslediğin o büyük sevgiyi bana karşı da hissetmeni istedim. Beni, senin Emre'ye olan sevgin kadar sevmeni istedim. Ben sanırım ona karşı olan büyük sevgini kıskandım. Onu, onun için ölecek kadar çok sevdiğini gördüğüm an ilgimi çektin. Çünkü hayatımda senin gibi biri yoktu." derken dolan gözleriyle gözlerime bakmaya devam etti.

"Bilmiyorum beni de onun gibi sever misin ya da beni onun yerine koyar mısın..." derken ellerimi tuttu.

"Seni her ölümden kurtarışımda o kadar korkuyordum ki, her defasında aynı korkuyu yaşıyordum. Her defasında... Seni kaybetmenin korkusunu yaşıyordum. Ve bu korkunun sebebi oydu. Değil mi?" diye sorduğunda ellerimi çektim sıcacık olan ellerinden. Gözlerimi gözlerinden kaçırdığımda ellerimi tekrar tuttu. Sertçe yutkunup gözlerine baktım. Kalbimin üstünde bir ağırlık hissediyordum yavaş yavaş. Kalbimde bir tek Emre vardı, başkası olamazdı...

Söylesene Emre, ağıran kalbim yüzünden canın yanıyor mu?

"Sen bana sevgiyi hatırlat ben de sana yardım edeyim." dediğinde kaşlarım çatıldı. Yanağından süzülen gözyaşı canımı yaksa da onu dikkatlice dinlemeye çalıştım.

CAMBAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin