8: Seni rahatsız mı ediyorum?

22.6K 2.4K 1.2K
                                    

"Hayır, gerçekten çok acımıyor. Sadece ilk anda çok acımıştı."

"Taehyung, kendine lütfen dikkat et."

Üzgün bakışları üzerimde dolanırken kollarını etrafıma sararak beni kendisine çekmiş ve saçlarıma öpücükler bırakmıştı. Gözlerimi kapatarak onun sıcaklığına sığındığımda yükselen ağlama isteğimi bastırana kadar ondan ayrılmamıştım. Zaten babamın birkaç dakika sonra gidecek olması beni yeterince üzüyordu.

Evet, babam gelmişti. Anneme olan tüm hayal kırıklığımın verdiği üzüntüden kurtulmak için öylece uzanıp babamla mesajlaşırken bileğimin kırıldığından bahsetmiştim ve o söylediğim anda evinden çıkarak arabasına atlamış, yanıma gelmişti. Üstelik gecenin bir vaktiydi ve sabah erkenden kalkıp işe gitmesi gerekiyordu. Gelmemesi için ısrar etsem de beni dinlememişti ve işte, yaklaşık yirmi dakikadır buradaydı.

"En son telefonda konuştuğumuzda benim iyi olmamı istiyorsan kendine iyi bakmanın yeterli olduğunu söyledim sana ama hiç dikkat etmiyorsun" diyerek saçlarımı geriye doğru taramaya başladığında kolları arasında birden beş yaşındaki halime dönmüşüm gibi hissetmiştim.

"Ama elimde olan bir şey değildi ki, bana çarptılar" diyerek kendimi savunmaya çalıştığımda hüzünlü bir gülümsemeyle derin bir nefes vermiş ve dudaklarını açılan alnıma bastırarak tekrar sarılmıştı bana.

"Neyse, kötü de olsa bahanem oldu" demişti sırtımı sıvazlarken. "Yanına gelmek istiyordum-"

"Yanıma gelmen için bir bahaneye ihtiyacın yok ki?"

Yüzündeki ifadeyi anlamlandıramayarak sorduğumda babam gülümsemekle yetinmişti.

"Elbette yok bebeğim" demişti saçlarımı okşamaya devam ederken. "Sen benim oğlumsun, istediğim zaman seni görebilirim"

Bana değil de kendisine söylercesine konuştuğunda istemsizce rahatsız hissetmiştim kendimi. Anlayamamıştım çünkü, neden beni görmek için bir nedeni olmalıydı?

"Baba, bir sorun mu var?"

"Hayır, bir sorun yok. Nereden çıktı?"

"Garip konuşuyorsun. Neden beni görmek için bir nedene ihtiyacın olsun?"

"Öylesine söylediğim bir şeydi, kafana takmana gerek yok"

Kollarından ayrılarak hafifçe kaşlarımı çatmıştım. Birkaç saniye yüzünü incelemiş ve aradığım şeyi bulmuştum. Bir sorun vardı. Kesinlikle beni görmeye gelmesiyle ilgili bir sorun vardı.

"Bana sorunu söylemezsen gitmene izin vermem" diyerek üzerindeki ince hırkanın cebinden arabanın anahtarını alıp arkama saklamıştım. Tamam, çocukça olabilirdi ama almaya çalışırsa da kalkıp kaçardım.

"Benim için hava hoş. Seninle daha fazla vakit geçirmiş olurum" diyerek kollarını birbirine bağlanmış ve gülerek arabasına yaslanmıştı. Bu hareketi kaşlarımın daha çok çatılmasına neden olmuştu.

"Yani bir sorun olduğunu kabul ediyorsun?"

"Sen gittikçe zekileşiyorsun" diyerek kıkırdadığında ben oldukça ciddi bir şekilde ona bakmaya devam etmiştim ve bu hareketim onun gözlerini kaçırmasına neden olmuştu.

"Açıklamanı bekliyorum?"

Kaşlarımı hafifçe havalandırarak gözlerinin içine bakmaya başladığımda bir süre suskun kalmıştı ama onun kıyamayacağı gibi tatlı tatlı gözlerine baktığımdan fazla dayanamayarak omuzlarını düşürmüş ve kendisini koruma ihtiyacı hissedercesine kollarını göğsünde birleştirip kendi kolunu okşamaya başlamıştı.

Friends; taekookWhere stories live. Discover now