29

3.4K 359 268
                                    

Bu kitap final olsun da istemiyorum çok uzatıp konuyu kaydırmak da istemiyorum çok arada kaldım imdat

Vote sınırı 60 yorum sınırı yok, sınır olmadan gelecek yorumları merak ediyorum.

...

Jennie

Aşk hakkında bütün yazarlar farklı farklı şeyler söylüyor, her insan aşkı farklı bir şekilde yaşıyor.

Bazı insanlar aşık olduğu kişi yanında yokken hiç bir şeye konsantre olamaz, bazıları da aşık olduğu kişi yanındayken ona bakmaktan odaklanamaz.

Kimisi terk edildiğinde aşık olduğu kişinin hayaliyle bile mutlu oluyor, kimisi onsuz kendini hiç bir şey olarak görebiliyor.

Sanırım herkes, her duyguyu farklı bir şekilde yaşıyor ve hepsine saygı duymak gerek. Fakat varlığının bile gülümseme sebebim olan bu kadına karşı hissettiklerimi anlamak için, birinin bana aşkı anlatması gerek.

Neyi temsil ettiğini sorsanız cevabım açık ve net bir şekilde "Huzur." olurdu. 

Çünkü bu kadın o kadar huzurluydu ki, yarım saattir gerginlikle dolu olan ıssız sokakta, dudaklarından dökülen ismimle bile, saniyesinde tekrar buraya ait ve huzurlu hissetmeme sebep olmuştu.

Ama düşünüyorum, yüzlerce insana deli gibi acı çektiren aşkken, ben nasıl sadece ismimi söylediğini duyduğumda huzurlu hissedebiliyordum.

"Jennie?"

Ona döndüm ve Rosalie'den uzaklaşarak, uyku mahmuru bal rengi gözlere doğru ilerledim.

Kanayan dizimi görünce kaşları çatıldı ve o da bana doğru bir adım attı. Ona ilerlerken kısık sesle konuştum. "Lis..."

Bedenimi kolları arasına aldı ve başımı göğüsüne koymamı sağladı. İtiraz etmeden göğüsüne yaslandım ve uyku akan gözlerimi kapattım.

Kısa süre o şekilde durduktan sonra, Rosalie'nin kelimeleri ile gözlerimi açtım. "Bir hafta sonra görüşürüz."

Bir şey söylememizi beklercesine bir bana bir Lalisa'ya baktığında, Lalisa sadece eve giden yola doğru döndü ve ilerlemeye başladı.

Yol boyunca hiç soru sormadı, üstüme gelmedi ve başımı göğüsünden kaldırmadan onunla sarhoş olduğum kısa bir yürüyüşe izin verdi.

Apartmana geldiğimizde cebindeki anahtarını ararken, omzuma düşen hırkamı düzelttim ve onu bekledim.

Eve girdiğimizde, her zamankinin aksine elimi sıkıca tutmadı ve kendisi odaya ilerledi.

Ayakkabılarımızı kaldırıp anahtarı astım ve hızlıca peşinden gittim.

Odaya girdiğimde, perdeleri açmış odayı boylu boyunca kaplayan uzun camdan bakıyordu.

"Lalisa."

Ona seslendiğimde, camın kenarından uzaklaştı ve hiç bir şey söylemeden, üzerine gelişigüzel giydiği belli olan hırkayı çıkarıp dolabına koydu.

Bu sırada onun yerini boş bırakmayarak camın kenarına gittim ve yeni doğmaya başlayan güneşi izledim.

Kısa süre sonra bedenini arkamda hissetmiştim ve aynı anda elleri belime yerleşti. Başını sırtıma yasladı ve konuştu. "Çok korkuttun beni."

Bir an, gece yarısı uyansam ve evde onu göremesem hissedeceklerimi düşündüm ve ona öyle hissettirmenin derin pişmanlığı, az önce eski anılarımla olan sohbetim yüzünden yorgun düşmüş bedenimi sardı. 

Ellerimi, belimdeki ellerinin üzerine koydum. "Özür dilerim."

İç çekip başını kaldırdı ve saçlarımı tek omzumda toplayıp, başını boynuma gömdü.

Kokumu içine çekti ve belimdeki ellerini sıkılaştı.

Bu sırada, gökyüzünün turuncu rengi eşliğinde hiç bir parfüme değişmeyeceğim kokusunun bir kaç dakika tadını çıkarmıştım.

Başını boynumdan kaldırdı ve dudakları kulağıma yaklaştı. Bir kaç saç telim burnuna değerken kokumu tekrar içine çekmesi ve kurduğu cümleyle nefesinin kulaklarıma çarpması bir oldu. "Çok korktum."

Fısıltı kadar kısık olan sesini duyduktan hemen sonra kulak mememe bir öpücük bırakmasıyla nefesimin kesilmişti.

Kalp atışlarım hızlanırken ıslak öpücüklerinin boynuma inmesiyle belimde duran ve tuttuğum ellerini sıktım. "Ö-özür dilerim."

Dizimdeki yarayı veya gün doğumu zırvalıklarını tamamen unutmuş olsam da, o benimle nasıl konuşulacağını iyi biliyordu. Özürümden hemen sonra, sıktığım elinin baş parmağı hafifçe avuç içlerimi okşamaya başladı. "Dizine ne oldu? Bir şey mi yaptı sana?"

Yutkundum ve konuşmaya çalıştım. Kısık ve boğuk çıkan sesimle, alelade bir cevap verebilmiştim. "Tökezleyip düştüm."

Boynumu hafifçe emmeye başladığında alt dudağımı ısırdım ve boynumu geriye atıp ona alan tanıdım.

O ise avuç içimde hafifçe gezinen baş parmağı, belimdeki eli ve boynumdaki dudakları yetmezmiş gibi hırkamı yavaşça omuzlarıma indirirken fısıldadı ve bana pek yardımcı olmadı. "Sevindim."

Bir kaç saniye önce elimi tutan eli, şu an hırkamı tek omzumdan düşürdü ve salaş tişörtümü de indirerek omzumu sağ omzumu çıplak bıraktı. "Sen gecenin bir yarısı uyansaydın ve beni göremeseydin?"

Sorarcasına fısıldarken, kavgada kırgın bir insanın söyleyebileceği cümlesinden hemen sonra omzuma küçük bir ısırık bırakmıştı.

"Özür di-"

Başka kelime yokmuşçasına tekrar özür dilediğimde, özürümü yarıda kesti ve beni kendine çevirip öpmeye başladı.

Alt dudağımı emdikten sonra geri çekildi ve burnumun üstü, yanaklarım ve morarmış göz altlarım dahil bütün yüzüme küçük öpücükler bıraktı.

Alnını alnıma yasladığında tekrar dudaklarımızı birleştirdim ve ensesindeki ellerimi beline indirip vücudunu kendime yaklaştırdım.

Öpüşürken yatağa doğru bir adım attığımda dudaklarımın üstündeki dudaklarının yukarı kıvrıldığını hissetmiştim.

Dudaklarımızı ayırdıktan sonra bedenimi kendine çekti ve dudaklarını tekrar kulak mesafeme yönlendirdi.

Parmaklarının hafifçe belimden aşağı indiğini hissettiğimde, bedenim uyuşmuştu. 

Boynumda emdiği yeri hafifçe ısırdıktan sonra her zamankinden daha kısık ve kulağıma daha yakın halde fısıldadı. "Dizini temizleyelim."

Cümlesinden sonra direkt benden uzaklaşmasıyla sırıtmam yüzümde soldu ve benim tersime o sırıtarak odadan çıktı ve banyodan sargı bezi almaya gitti.

...

Üç diyince aşık oluyoruz

umbrella || jenlisaWhere stories live. Discover now