Jimin hafifçe gülümsemiş, onun dudağına küçük bir öpücük kondurmuştu tekrar. " Biliyorum ki." Namjoon hafifçe geri çekilip kaşlarını çattığında Jimin anlatmaya başlamıştı. " Gece çok sık uyanıyorum."

    " Gece gördün değil mi?" Jimin gülümsemiş ve kafasını sallamıştı. " Fakat sorun etmemeye çalışıyorum. Telefonumu kırman bir nevi iyi oldu." Jimin onu kendine çekip sıkı sıkıya sarılmıştı. " Yardımcı olduğun için teşekkürler."

       Namjoon ona sıkı sıkı sarıldığı için derin bir nefes almış ve gülümsemişti. Bu yaptığı çok olguncaydı ve Jimin'in ilerleme kaydettiğini görebiliyordu. Onun için mutluydu. " Şimdi." demişti Jimin masadan inip merdivenlere doğru yürürken. " Yüzelim biraz?"

    Namjoon kafasını sallayarak onu takip etmişti. Yine de garip hissetmişti, birdenbire böyle bir karar alması kolay mıydı? Yine de bazen çok fazla telaş yaptığını düşünüyordu. " Valizleri açmamız gerek." diye mırıldanmıştı Jimin dudaklarını bükerek. " Ne gerek vardı şimdi bunlara."

     " Sürekli seyahat etmekle ilgili en nefret ettiğim şey bu oldu hep." demişti Namjoon da. Daha sonrasında geniş odanın diğer ucunda duran valizini alarak yere oturmuştu. " Şortlar nerde acaba..."

    Jimin ondan önce valizin diplerinden çıkardığı siyah şortu yatağa atmış ve pijamasını çıkartarak şortu üzerine geçirmişti bile. " İyi tarafından bakalım. İleride gidecek tek planımız Kore var. Oraya da valiz götürmek zorunda değiliz." Ufak bir karmaşa çıkardıktan sonra deniz şortunu bulan Namjoon da sevinçle gülümsemiş ve ayaklanmıştı. " Sen in aşağıya, ben geliyorum hemen."

   Jimin kafa sallayıp odadan çıkmış ve hızlı adımlarla aşağıya, evinin önündeki geniş havuza doğru koşturmuştu. Özgür hissediyordu aslında. Gecenin bir yarısı uyanıp telefonunu eline aldığında gördüğü şeylerden sonra hep yaptığını yapmayı reddetmişti, onun yerine telefonu kapatıp bakışlarını yanındaki esmere çevirmişti. Güzel saçları yastığa dağılmıştı, dudakları hafif aralıktı. Onu oracıkta öperek uyandırmak istemişti. Sahip olduklarıyla yetinmeyi bilmeyi istemişti. O yüzden dönüp bakmamıştı telefona tekrar. Yanındaki adamı izleyerek geri dalmıştı uykusuna.

     Şimdi de koşuşturup kendini soğuk sulara bırakırken gülümsemişti. En sevdiği yerde, en sevdiği insanla güzel günler geçirecekti. Eksik olan hiçbir şey yoktu. Namjoon'u yanındaydı, yalnızlardı ve her köşesinde zevk alarak beraber olabilecekleri bir evleri vardı. Daha isteyecek ne vardı?

    Hiçbir şey.

     Suyun dibinde süzülürken bu yaşında şükretmeyi öğrenmişti Park Jimin. Biraz geç olsa da, yerinde olmuştu işte.

      " Hey." Namjoon kenara yaslanıp kendi nefes alışverişini dinlenen sevgilisine arkasından sıkıca sarılmış ve klor kokusunun yanında kendi doğal kokusunu kaybetmeyen sarışının ensesine bir öpücük kondurmuştu. " Bugün bence stüdyoya girmelisin." demişti Jimin ona dönüp kollarını omzuna yaslarken. " İlham alınacak çok şey var."

    " Mesela." diye mırıldanmıştı Namjoon onun alnına düşen saçlarını geriye doğru itelerken. " Gözlerin, dudakların..." Derin bir nefes almıştı. " Başka bir önerin var mı?"

    Jimin kıkırdayarak ona sarılmış ve arkalarında görünen güzel gökyüzüne bakmıştı. " Gökyüzü, gün batımı,  çiçekler ve bir de ben."

    " Harika." demişti Namjoon. " Sanırım aşk şarkısı yazmaya başlıyorum." İkisi de gülümseyerek birbirlerine baktıktan sonra yüzmeye devam etmişlerdi.

kiss me | nammin ✔️Where stories live. Discover now