6. Bölüm: İzler

514 52 35
                                    

"Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş. Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz."
- Ataol Behramoğlu

Gözlerime değen gün ışıklarıyla kirpiklerim hafifçe kıpraştı ve gözlerim aralandı. Görebildiğim ilk şey camın kirli yüzeyi ve yüzeyin ardında görünen otluklardı. Nerede olduğumu anlayamadığım birkaç saniyenin sonunda kafamı yavaşça sola çevirdim ve görüş alanımı iki bedenin kaplamasına izin verdim. Şimdi hatırlıyordum.

Günün ilk mahmurluğunu üzerimden attığımda sabah yaşananları düşünüp gülümsedim. Erken bir saatte kalktığımdan arabaya bindikten sonra uyuyakalmış olmalıydım. Acaba ne kadar yol katetmiştik?

Sol yanımda Hande, bacaklarını ta ortamıza kadar uzatmış, kolları göğsünde bağlı bir şekilde derin bir uyku çekiyordu. Şoför koltuğunda Kerim abi, yorgunluktan kısılmış gözleriyle, odağının tamamını yola vermiş bir biçimde oturuyordu. Yolun yarısında Akınla yer değişikliği yapmış olmalıydılar.

Uyuyakaldığım pozisyondan yavaşça doğrulup ön koltuklara doğru yaklaştım. Hem sabahki çarpışımdan hem de uyuduğum pozisyonun tersliğinden boynum ağrı içindeydi ama şimdilik bunu düşünmeyecektim. Kafamı önümdeki koltuğa yaslayıp fısıldayarak "Günaydın," dedim.

Sesimle birlikte irkilen Kerim abi, kafasını yoldan ayırarak birkaç saniyeliğine bana döndü ve beni "Günaydın," diyerek cevapladı. Göz kenarları yorgunluktan kırmızılaşmıştı ve saçları dağılmıştı ama yine de suratına hoş bir gülümseme kondurdu.

"Neredeyiz? Saat kaç?"

"Adana'ya varmak üzereyiz. Ve saat bire yaklaşıyor."

Kerim abinin cümlesiyle kaşlarım hızla havalandıktan sonra dediğini teyit etmek için gözlerim kolumdaki saati buldu. Bire on vardı. Yaklaşık yedi saattir yoldaydık. Bu demek oluyordu ki Akın ve Kerim abi saatlerce direksiyon sallamışlardı. Bense saatlerce uyumuştum! Bana böylesine yabancı olan bu ortamda bu kadar rahat bir şekilde uyuyakalıp saatlerce uyanmamış olmama inanamıyordum!

Kendime olan bu hayretimi Kerim abiye açtığımda bana ufak ve sessiz bir kahkahayla "Sana keyifli bir yolculuk olacağını söylemiştim," dedi. "Bak, alışmaya başladın bile!"

Dediklerine içten bir şekilde gülümserken gözlerim önümdeki koltukta uyuklayan Akın'ı buldu. Onun da saçları iyice dağılmıştı ve boynu koltuğun başlığından kaymıştı. İlk gördüğüm haline göre sakallarının belirginleşmiş olduğunu fark ettim. Aslında çok derin bir uykuda gibi görünüyordu ama onu bu şekilde izlemeye devam ettiğim birkaç saniyenin ardından gözleri aralandı. Hazırlıksız yakalanmıştım.

Uzun kirpiklerinin ardında, gözleri benimle buluştuğunda bir süre ifadesiz bir şekilde durup suratımı inceledi. Ardından dudakları yukarı doğru yavaşça kıvrıldı.

"Günaydın. Hiç bu kadar güzel uyanmamıştım."

Sözleri bedenimde bir ateş topu değdirilip geri çekilmiş gibi bir his uyandırsa da surat ifademden ödün vermeden onu "Sana da günaydın," diyerek yanıtladım. Hemen ardından, Akın olduğu yerde esnemeye koyulurken, koltuğuma geri döndüm.

Hande hala derin uykusundaydı. Dudakları biraz aralanmış, üzerine örttüğü kot ceketi dirseklerinden aşağı kaymıştı. Uzanıp ceketini yeniden üstüne örttüğümde suratını inceledim. Gerçekten güzel bir genç kızdı; kısa, hafif dalgalı saçları, düzgün bir burnu ve uzun yüz hatları vardı. Burnunda geçtiğimiz günlerde görmediğim bir hızma takılıydı. Tanıştığımızdan beri bana çok iyi davranan bu hoş kızın birkaç saat önce neden öyle ani bir çıkış yaptığını anlamakta zorlanıyordum. Belki de, yalnızca sevdiklerine bir zarar gelmesin istiyordu. Eh, benim de isteğim bundan pek farklı değildi.

DİLÇEMWhere stories live. Discover now