22. Bölüm: Karanlığın Ortasındaki Işık

201 23 27
                                    

Selamlar! Dilçem ve Akın için küçük bir çalma listesi hazırladım, dinlemek isterseniz profilimden ulaşabilirsiniz.

Umarım bölümü seversiniz, bir sonraki bölüm bonus bölümü olarak sarı kafamızın, Semih'in, ağzından olacak. Ben şimdiden çok heyecanlıyım! Görüşmek üzere!

"Sen ki müziksin, müzik dinlerken hüznün niye?"
-William Shakespeare

"Elma dersem çık, armut dersem çıkma! Elma!"

Abimin tüm konakta yankılanan sesiyle yatağın köşesine iyice sindim. Çıkmayacaktım ki! Çok istiyorsa gelip kendi bulsundu beni! Kardeşi değil miydim ben onun? Çıkmayacaktım işte!

"Dilçem!" Bir kere daha bağırınca kıkırtılarımı bastırmak için elimi minik parmaklarımla kapattım. "Dilçem, mızıkçılık yapma! Elma diyorum bak!"

"Bana ne! Çıkmayacağım işte, gel bul beni!"

"İşte! Duydum sesini! Şimdi bulacağım seni! Bekle geliyorum!"

Yatağın arkasından kıkırdayıp ufak oyunumuzu devam ettirmek için şarkı mırıldanmaya başladığımda beni gerçekten bulacağına emindim. Çünkü o abimdi. Ben kaçıp saklanırdım, o beni arardı. Ben oyun bitsin diye şarkı söylerdim, o beni bulurdu. Nereye saklanırsam saklanayım... Bulurdu.

"Bir küçücük aslancık varmış.
Bir küçücük aslancık varmış.
Konakta ko ko koşar oynarmış.
Konakta ko ko koşar oynarmış.

Abisi onu çok severmiş.
Abisi onu çok severmiş.
Sen benim ca ca canımsın dermiş.
Sen benim ca ca canımsın dermiş."

Oyunumuza uyum sağlasın diye sözlerini değiştirdiğim şarkıyı mırıldanırken odaya giren adım sesleriyle hızla kafamı arkaya çevirdim. Çünkü ben de küçük kız kardeştim. Abim gelip beni bulduğunda varolan oyundan hemen sıkılır, yeni bir oyun oynamak için heveslenirdim. Böyle olunca da o geldiğinde yerimi hemen belli ederdim...

"Buldum seni aslancık!"

"Abi!"

Abim yanıma gelip saçlarımı karıştırdığında kollarının arasına girmeye heveslice yanına sokulmuştum. O da beni hiç bekletmemiş, hemen kollarını minik bedenime sarmıştı. Sarılmayı en çok onun yanındayken sevdiğimi söylemiştim ona. Bir de oyun oynamayı. Kaybolmayı en çok o beni bulacaksa severdim çünkü, şarkı söylemeyi en çok o duyacaksa...

Çünkü o benim abimdi. Ben kaçıp saklanırdım, o beni arardı. Ben oyun bitsin diye şarkı söylerdim, o beni bulurdu.

Ben kaybolurdum, o beni bulurdu.

Peki ya o kaybolursa ben ne yapacaktım?

*

En büyük korkularımı zaman zaman düşünürüm.

Böceklerden korkarım, belirsizliklerden, karanlıklardan, çok yalnızsam hasta olmaktan... Ama galiba en çok, en çok da kaybolmaktan.

Hayatta gerçekten kaybolduğumuzu hissedebilir miyiz, bilmiyorum. Yine de nerede olduğumu veya nereye ait olduğumu hissedemediğim çok zaman olmuştur. Bu his, mekansallığın ötesinde aitsizlikten gelir. Kanının ait olduğu yere ruhunun ait olamaması veya da ait olduğunu sandığın insanların ellerinden yitip gitmesinden...

Hafızamın götürebildiği kadarıyla, küçükken abimle konağın içinde saklambaç oynadığımızı hatırlıyorum. Onun avlunun sarmaşıklarla kaplı duvarlarında elliye kadar saydığını, benim de hep aynı yere, yatağımla pencere arasındaki küçük boşluğa, saklandığımı... Sırtımı yatağın kenarına verir, bacaklarımı iyice kendime çekerdim. Ne kadar çok küçülürsem o kadar çok kaybolacağıma inanırdım ama kaybolmaktan yalnızca bulunana kadar hoşlanırdım. Bulunmak isterdim, bulunmak isterken şarkı söylerdim.

DİLÇEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin