Takibe Takip Seri Takip

3.9K 338 16
                                    

Kapımın tıklatılmasını beklermişim gibi sesi duyduğum gibi gözümü açtım. Müstakbel sözlümün aile evinde kaldığım dördüncü gün bugün ve duyduğumuz ses Oğuz'un bana kalkmam gerektiğini haber verme şekli. Bunu ondan ben istedim. Biliyorsunuz ki uykuya düşkünlüğümle sınırları hep zorlamışımdır. Burasını da artık kendi evim gibi benimsediğimden yatağımda uyuyormuş gibi rahattım. İnsanların kahvaltı masasında keyfimi beklemelerine gönlüm razı gelemezdi.

Yataktan fırladığım gibi bir yandan da örtüsünü düzeltmeye başladım. Bu ileri derece yatak toplama tekniğimi fen lisesinde okurken okulun bünyesinde olan nazi kampından hallice devlet kız yurduma borçluydum.

Üstümü değiştirmemle de artık hazırdım. Koyu renk bir momjean ve indigo mavisi bir tişört giymiştim. Bu kattaki banyoda yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım mı da aşağı inebilirdim.

Odadan çıkmamla beni kapı önünde bekleyen Oğuz'a çarpmam bir oldu. Beni omuzlarımdan tutarak olduğum yerde sabitledi.

"Günaydın." Derken saçımın üstüne bir öpücük bıraktı.

"Seninleyken aksi imkansız." diyerek şirin bir bakış attım sevdiceğime. Bir şey demesine fırsat vermeden banyoya gittim.

Aşağı indiğimizde Oğuz mutfağı es geçip salon tarafına giderken ben mutfağa girdim. Emel annemle Katun Dilek bir tartışma içindeydiler. Beni görünce sustular. Benim peşime mutfağa giren Korkut babam, Oğuz ve Yiğit üzerine konu tamamen kapatıldı.

Güzelce kahvaltımızı ettikten salona geçmiştik ki çalan kapıyla Katun kalkıp bakmaya gitti. Ben de su içeceğim bahanesiyle kalktım.

Gelen Melikeydi. Aralarında sessizce tartışıyorlardı. Sağ olsun, benim hafif kepçe anten kulaklarım ne konuştuklarını duymuştu.

Katun anladığım kadarıyla biriyle buluşacaktı. Bu kişi Melike'yi de arayıp sıkıştırıyordu. Bir şekilde evden çıkmaları gerekiyordu. İhtiyacım olan kadarını duyduktan sonra mutfağa gidip suyumu içtim. Bir yandan da planımı kafamda birkaç detay haricinde oturttum.

Salona döndüğümde kızların da içeriye geçip suratı asık bir şekilde oturduklarını gördüm.

"Oğuz senin bugün işin var mı?" Diye sordum işi olduğunu bildiğim halde.

"Söylemiştim hatırlarsan çocuklarla gitmeden toplanıp halısaha maçı yapacağız diye." Biliyordum zümrüt göz, hatırlıyordum. Sadece bunu ailenin de duyması gerekiyordu.

Burada olduğumuz sürece komisercimle her yeri gezmiştik. Ailesine ait restorantları gezmiştik, pikniğe gidip mangal yapmıştık. At çiftliğinde atları sevip ata binmiştik. Huzuru bulduğu yere her gün uğramış gelecekle ilgili hayal kurmuştuk. Bu ana kadarki zamanımızı dolu dolu geçirmiştik anlayacağınız. Ama hiç çarşıya uğramamıştık.

"Aa, doğru! Unutmuşum ben." Üzülmüş gibi yapıp sormasını bekledim birkaç saniye kadar. Canım atım Muratım sağ olsun çok bekletmedi.

"Noldu ki?"

"Çarşıya gidip bizimkilere küçük hediyeler almak istiyordum. Malum yarın dönüyoruz. Bugün hallederim diye düşünüyordum."dedim, gözlerimi bir şey düşünüyormuş gibi tavana dikmeyi de ihmal etmedim. "Madem sen arkadaşlarınla buluşacaksın. Öncesinde beni kızlarla birlikte çarşıya bırak, olmaz mı?" Diye sordum. Kızlara da samimi olmayıp ama dışarıdan öyle gözüken tebessümlerimden birini yolladım. Kahve olayını unutmadım kızlar. Unutmam da kolay kolay. "Hem onlar daha iyi biliyorlardır öyle dükkanları."dedim. Beni onaylaması için Katun'un gözünün içine bakmamla kafasını olur anlamında sallamaya başladı.

Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora