Gül Değil Karanfil

6K 463 81
                                    

Eve hızlıca girip kapıyı arkamdan gelenin suratına hızlıca çarptım. Odaya girmemle kapımı kilitledim. Sinirimden hem yerimde tepiniyor hem de yumruğumu ısırıyordum.

Kızlar duruma anlam verememişlerdi. İki Kübra'nın da kapımın ardından sesleri geliyordu. Kapıyı açmaya çalışınca kilitli olduğunu anladılar. Bir süre ses kesildi. Sonra kızların sesine Oğuz'un sesi de karıştı.

"Hatice aç kapıyı konuşalım." Diye seslendi bana. Ama şu an cevap verecek durumda değildim. Ses çıkarmadım. Hatice hadi, deyişini duydukça odamda gezinirken daha hızlı adım atmaya başladım. Dışarıda alçak tonda konuşmalar devam ediyordu ama kendi ağlayışımdan dolayı ne dediklerini tam işitemiyordum. Dişi kartalımın ses tonu yükselince gezinmeme son erdim.

"Bak, anlamak istemiyorsun. Ama kapısını kilitlediyse gerçekten üzülmüş olmalı. Bi rahat ver kıza. Rica ediyorum bak."

"Şu an seni dinlemez. Bence evine gitsen iyi olur." Diye ekledi tarihçim. Kızların sesleri bariz sertti. Ne konuşuyorlarsa ikisi de gerilmişti.

Utancım, hayal kırıklığım birleştiğinden ağlamama engel olamıyordum. Kendimi hüznümle yatağa attım.

Bu erkeklerin özü gerçekten odundu. Ne olursa olsun özleri bir şekilde dışarı çıkacak anı kolluyordu. Ben ne güzel içimden ne kadar kibar bir yârim var, diye geçirirken onunda diğerlerinden farklı olmadığını anlamam bende biraz hayal kırıklığına sebebiyet vermişti.

Kapının önünde sesler kesilip dış kapının da sesi gelince Oğuz'un gittiğini düşündüm. Hışımla yataktan çıkıp depresyon pijamalarımı giydim. Beni bir nebze iyi hissettirecek Beşiktaşlı pijamalarım böyle anlarımın vazgeçilmeziydi. Işığı söndürüp kendimi büyük mutsuzlukla geri yatağa bıraktım. İçimden Oğuz'a saydırmayı da ihmal etmiyordum bir yandan.

Odun!

Öküz!

Trip can!

Evet, evet. Trip can!

Yatağın üzerine ne ara fırlattığımı bilmediğim telefonumun ışığı yanınca istemsiz bir şekilde arayana baktım.

Arayan Rıdvan'dı.

Cevapladım.

"Alo kanka." Dedim burnumu çeke çeke.

"Ne oluyor kız? Ağlıyor musun sen? Hayırdır?" dedi panik dolu bir sesle.

"Sinirim bozuldu. Senden sonra benimkiyle kapıştık." Dedim sitemkâr bir tavırla.

"Sakın benim yüzümden olduğunu söyleme. Tahmin ettim aslında o yüzden aradım hatta. Ah be Hatice!" sesi üzgün gelmeye başlayınca müdahale etmek zorunda hissettim kendimi.

"Senin yüzünden değil, onun yüzünden." Şu an benim penceremden baktığımızda meydana gelen her kötü şeyin sebebi Oğuz olabilirdi.

"Hatice, çocuğu bir erkek olarak çok iyi anlıyorum. Bütün akşam boyunca kafasında kurmuştur. Beni de karşısında görünce engel olamamıştır kendine." Rıdvan'ın aklı kıt birine anlatır gibi tek tek konuşması sinirimi bozmuştu.

"Beni senin yanında rezil etti." Diyerek araya girdim.

"Saçmalama ne rezil etmesi ya? Bana mı rezil olacaksın, kızım? Duymadım bunu. Çocuğun üstüne fazla gitme. Ayrılmayı falan da sakın düşünme. Sen gidersin bu sinirle bırakırsın da şimdi." Dedi son kelimelerini beni kışkırtmak için söylemiş gibiydi. Amacı buysa başarmıştı da.

"Ne bırakacağım be? Bulmuşum gül gibi çocuğu. Yok, öyle bir dünya!" diye çıkıştım.

"Ha şöyle! Sahip çık çocuğa. Sinirine teslim olma." Mantığıma seslenmesi hoşuma gitmedi. Oysa ben Oğuz'u süründürecektim.

Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)Where stories live. Discover now