Yıldızlar Da Kayar

5.5K 410 147
                                    

Merhabalar :) Ağzınıza bir parmak bal çalmak için geldim.. Yeni bölüm değil, mini mini minnacık bir bölümle geldim.. Keyifli okumalar.. :)

Oğuz kolunu kaldırıp saatine baktığında etrafıma ördüğüm huşu kozasından sıyrılıp doğruldum. Ben başımı Oğuz'un göğsünden kaldırmıştım kaldırmasına ama onun eli hala belimdeydi ve ben kalkacak gibi olunca elini hafifçe bastırarak yerimde kalmamı sağladı.

"Çocuklar gelsin yavaştan kalkarız artık. Geç olmadan Ayşenur'u evine sağ salim teslim etmemiz gerekiyor." Deyince kafamı anladım dercesine salladım. İsmini duyan Ayşenur oturduğu yerden kalkıp tekrar yanımıza geldi. Soracağı soruyu hisseden komisercim daha Ayşenur ağzını açmadan onu cevapladı.

"Diğerleri aramıza döndüğü gibi kalkıyoruz." Dedi. O an Ayşenur ile bakışlarımız kesişti. Yavru kartalın şaşkınlığını anlıyordum. Çünkü Oğuz'un leb demeden Çorum'a gitmesini beklemiyordu.

Bizim için normal olan bakışlarla diyaloga artık komisercim de katılmıştı. Müjdeler olsun!

İlk aramıza dönenler Memo-tarihçi çiftiydi. Yanımıza kuma çöktüler onlarda. Ama temas yoktu. Oysa el ele tutuştuklarını gördüğüme yemin edebilirdim.

Karşıdan ikisine baktığımda o kadar uyumluydular ki... Birbirlerini tamamladıklarını görebiliyordu insan. Tıpkı bir yapboz gibi... Yakınlaşmaları beklenmedik değildi. Aslında aralarındaki enerji ilk andan beri vardı, hissediliyordu ve artık bir şeye başladıkları barizdi.

Ben asıl Avukat ile Sarı'yı merak ediyordum. Hala gelmemişlerdi. Sarı'nın Kübra'ya olan beğenisi ortadaydı. Belli de ediyordu Allah için. Ama bizim kızın hemen açılmaya pek niyeti yoktu. Sarı onu öyle bir etkileyecekti ki bizimki ancak öyle çözülecekti.

Ayşenur, arkamıza bakarak ayağa kalkınca onların da teşrif ettiğini anlayıp bende ayağa kalktım. Oğuz oturduğu yerden suratını asarak kalktı ve üstünü silkeledi. Kulağıma eğildi.

"Böyle iyiymişiz ya. Keşke hep yanımda, dibimde dursan... Kokun hep burnumun direğinde sızlasa... Her halükarda sen yanımda yokken kalbimin sızlamasından iyidir." Diye fısıldadı. Duyduklarım yüzünden ağzım, boğazım kurudu bir anda. Su istiyorum, diye bağırmak istedim. Zorlukla yutkunarak bakışlarımı zümrüt göze çevirdim. Bakışları sımsıcaktı. Utangaç bir gülümseme bahşetmekten başka bir şey yapamadım. Karşılık vermek istesem de yapamazdım. Dilim, damağım gerçekten kupkuruydu. Gerçekten de konuşabileceğimi sanmıyordum.

Yanıma gelip koluma dokunan kartaliçeme adeta can simidiymişçesine sarılıp o andan sıyrıldım. Kübra'ya döndüğüm gibi boynundaki kolye dikkatimi çekti. Oysa günün başlangıcında boynunda olmadığına aşırı derecede emindim. Hatta düşündüm de, onun böyle bir kolyesi yoktu.

Hemen tarihçiye döndüm ve bana odaklanmasını sağladım. Bakışlarımla Kübra'nın boynunu işaret ettim. O sırada elini tekrar belime koyarak kendine yaklaştıran Oğuz'a da ses etmedim. Tarihçi hafiften gözlerini kısıp Kübra'nın boynundaki kolyeyi inceledi. Hafiften dudağının kenarı havaya kalkınca inceyi havada kaptım.

Açıkçası kolyenin ucundaki yıldız bana da bir çağrışım yapıyordu. Ama emin olmak için kartaliçeme sormam gerekiyordu.

Oğuz eliyle belimi bir anda sıkıp bırakınca ona baktım. Kaşlarını kaldırıp ne iş dercesine göz kırpınca kulağına yaklaşıp diğerleri duymasın diye fısıldadım.

"Bunlar da olmuşlar."

"Ona bir şüphe yoktu ya neyse." Diye karşılık verdi gülerek. Sonra iskelede hazır ve nazır bekleyen tekneyi işaret etti.

Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon