Jimin yürüdüğü sırada arkasını dönmüş, orta parmağını kaldırıp gazeteciye son pozunu vermiş ve içeriye girmişti. Jimin önlerinden geçen garsondan aldığı bir kadehi hızlıca diklemiş, boşalan içkiyi tepsiye geri koymuştu. " Jimin rahatsız hissedeceksen hemen gidebiliriz."

" Niye rahatsız hissedeyim? Bunlar hep oluyordu. Ben sadece cevap verdim bu sefer." Derin bir nefes aldı. " Hatta çok daha rahat hissediyorum şimdi kendimi Taehyung. Geleceğim ne olur bilmiyorum. Gerçek halimle beni kim sever bilmiyorum ama artık sikimde bile değil. Bu yaşımdan sonra da beni böyle eleştirecek beyinsizler yüzünden kendin olmaktan vazgeçmeyeceğim."

Birkaç saniye susmuştu. " Ben artık sevilmek istemiyorum, sadece kendim olmak istiyorum." Bu Park Jimin'in söyleyeceği en acı ve üzücü şey olmuştu bu zamana kadar. Onu hayatta tutan şey sevilmekti, bundan vazgeçmek için çok büyük bir sorun gerekiyordu onun için. " Bak Ji- "

   " Gerçekten hiç sorunumuz yokmuş gibi davranırsak daha mutlu olacağım." Daha sonra yüksek masalardan birinin yanına gitmiş, masadaki içkilerden bir tanesini almıştı. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyorken ona selam veren insanlara gülümsüyor, daha önce tanıştığı ünlülerle birkaç dakika sohbet ediyor ve gülümsüyordu. Bol bol gülümsüyordu. Yapabileceği daha iyi bir şeyi yoktu.

    Gecenin ilerleyen saatlerinde, Taehyung bu etkinliğin en büyük bağışçılarından bir olarak ufak bir konuşma yapmıştı. Gelen insanlarla sohbet ediyor, içlerinde sevdikleri varsa samimi fotoğraflar çekiniyor ve kafa dağıtıyorlardı. Jimin başından beri kendini daha iyi hissediyordu. Birkaç dakika önce iş birliği yaptıkları sanatçılardan biri gelmiş, tepkisinin çok cesurca ve olması gerektiği gibi olduğunu söyleyip onu desteklemişti. Jimin çok daha iyi hissediyordu.

    Saat on biri geçerken, ikisi gürültülü ortamdan ayrılmış ve Hoseok'un attığı konuma doğru yola çıkmışlardı. İkisi de sessizdi, konuşacak bir şey bulamamışlardı. Akşam boyunca Jimin'i birçok insan aramıştı. Ailesi, arkadaşları, eski menajerleri ve fazlası. Jimin telefonunu sessize almış ve devam etmeyi tercih etmişti. Gözleri hafifçe kızarmıştı fakat Taehyung bunun içtiği içkiler yüzünden mi yoksa ağlamak üzere olduğu için mi olduğunu bir türlü çözememişti.

   Arabayı otoparka park ettikten sonra, buranın oldukça sakin ve sessiz bir bar olduğunu fark etmişlerdi. İçeri girdiklerinde kısık bir şarkı çaldığını, içerinin epey boş olduğunu ve rahatça sohbet edebilecekleri bir yer olduğunu görmüşlerdi. " Hoseok yine harika bir yer seçmişti.

    " Hoşgeldiniz." demişti Hoseok oturduğu masadan onlara el sallarken. " Ne bu haliniz yahu, yüzünüzden düşen bin parça." Taehyung sessiz kalırken Jimin gülmüştü. " Cin tonik istiyorum ben."

   " Hey sorun ne?" Taehyung iç geçirmişti. " Bir gazeteci saygısızlık yaptı, Jimin'de ona cevap verdi. Biraz düşük o yüzden."

     " Bunun yüzünden niye düşüyorsun?" Hoseok sandalyesini Jimin'e yaklaştırmış ve kucağındaki ellerini tutmuştu. " Jiminie, sevinmem gerekiyor. Neden buna üzülüyorsun?"

    " Üzüldüğüm falan yok benim." Garsonun getirdiği shot bardaklarından birini dikleyip sertçe yutkunmuştu. Yüzünü bile buruşturmadığında Hoseok iç geçirdi. " Garip geliyor biliyorum ama normal hayatımıza eninde sonunda döneceğiz."

    " Hiçbir zaman normal bir hayatımız olmadı." Taehyung mırıldanmıştı. " Neye geri döneceğimi bilmiyorum."

      " Bunun gerçekten zor olduğunu biliyorum. Sürekli şikayet ettiğimiz şeyler vardı bu uzun yıllar boyunca fakat biz onlar olmadan ne yapacağımızı hiçbir zaman bilemedik. Karışıklık yaşamanız çok doğru fakat kendinize bunu zehir etmeyin. Yeni bir şeyler keşfediyormuşsunuz gibi düşünün. Ve lütfen kendinizi üzmeyin. Şimdi çabuk söyle Park Jimin, ne zaman hazırladığımız şarkıları çıkartıyorsun?"

kiss me | nammin ✔️Where stories live. Discover now