AF - ep.18

37 1 0
                                    

💫

Asaf Şanlıoğlu

Yaklaşık 1 hafta geçmişti. Afra, yaşadığını açıklayalı ve şirketin başına geçeli 1 hafta olmuştu. O baktığımız evi ona almış ve içini istediği gibi döşemesine yardım etmiştim. Evini çok sevmişti. Fakat, yalnız olmaktan tedirgin olduğunu neredeyse her gün hissediyordum. Bunu istediğini ve burda mutlu olacağını söylediği için bir şey demek istemiyordum fakat her gece endişeden uyuyamıyordum.

Ne kadar güvenliği için kendi adamlarımdan görevlendirsem de evin içinde tek başınaydı. Akşam yemeğinden sonra onu evine bırakıyordum. Her arabadan inişinde tereddüt ediyordu. Sanırım inada bindirmişti bunu. Evde olmadığı için benim de evime gidesim gelmiyordu.

Onu yeniden kaybedeceğim diye ödüm kopuyordu. Bu düşünce aklıma geldiğinde elim ayağım birbirine dolaşıyordu. Kalbim 14 yıl önceki Asaf gibi davranıyordu. O arabanın içinde mahsur kalmış, çaresiz ve canı yanan Asaf gibi.

Çok seviyordum fakat seven kişi 15 yaşındaki Asaf mıydı yoksa 29 yaşındaki Asaf mıydı bu tereddüte düşmüştüm. Belki de fazla düşünmeye başladığım için saçmalıyordum. Fakat Yakup amcanın gelmesini istemeyecek kadar da kötü kalpli birine dönüşmüş gibi hissediyordum. Afra'nın babasıydı ve dönmesini istemiyordum. Afra'yı elimden almasından korkuyordum çünkü.

Önümdeki dosyayı sertçe kapattım. Odaklanamıyordum.

Bu 1 hafta içinde Afra beni Jimmy ile tanıştırmıştı. Adam akıllı bir şekilde. Tabiki bu durumdan hoşnut değildim ve hiç olmayacaktım fakat Afra'ya haksızlık edemezdim. Gerçekten arkadaşı yoktu ve 14 yıldır onunla beraberdi.

Bana onun yanında olanın ben değil de o olduğunu söylediğinde içimde bir şeylerin devrildiğini duyabilmiştim. Haklıydı. Fakat bu benim de hoşuma giden ve isteyerek yaptığım bir şey değildi. Onun da beni anlaması gerekiyordu. Ben ilk arkadaşımı ve ilk aşkımı kaybetmiştim. Ve bu kaybediş terk ediş değil, yok oluştu. Ne kadar acı çekmiş olabileceğimi hesaba katmıyor oluşu benim de zoruma gidiyordu.

"Kapıyı tıklamadan girdiğim için özür dilerim. Fakat Yakup adlı biri sizinle görüşmek için ısrar ediyor."

Endişeli suratıyla bana bakan Celal Bey, aynı duyguyu bana aşıladığında ayağa kalkıp ceketimin düğmesini ilikledim. O Afra'nın babasıydı. Her ne kadar gelmesini istemesem de gelmişti işte. Afra'nın haberi olup olmadığını bilmiyordum. Fakat eğer haberi olsaydı, mutlaka beni arayacağına emindim. İlk bana mı gelmişti? İyi de neden?

İçeri almasını söyleyip onu bekleyeceğim sırada kapıyı sertçe açan biri girdi içeri. Celal Bey'e çıkmasını rica edip oturması için önümdeki koltukları gösterdim.

"Hoşgeldiniz Yakup Bey. Ben Asaf Şanlıoğlu."

Elimi uzatıp gülümsemeye çalıştım. Gerginliğimden ötürü kendimi tanıntmış ve biraz utanç verici duruma düşmüştüm.

"Sana iki çift lafım var. Sonra gideceğim."

"Buyrun oturun,"

"Vaktim yok." Yüzü sert ve sinirli duruyordu. Tam olarak neye sinirlendiğini anlamakta zorluk çekiyordum.

"Geçmiş sayfaları açıp da herkesin tadını kaçırmaya niyetim yok." Gözlerini kaçırdı ve arkamdaki pencereyi inceledi. Söylemekte zorlandığı bir şey olsa gerekti. Derin nefesler alıyordu. Belki de kelimelerini toparlamaya çalışıyordu. Anlayamadığım biri daha.

"Sana sadece şunu söylüyorum. Kızımdan uzak duracaksın."

"Ama-" Duyduklarımın beni yanıltmış olmasını diledim. Bi anda gelip nasıl Afra'dan uzak durmamı isteyebilirdi ki?

AF 💫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin