AF - ep.08

67 2 3
                                    


[Güzellik bu hikayenin dönüp dolaşıp varılan eylemi. Bu kadar güzelliğin arasına kaçınılmaz olan aşkın kelimesi de geldi yerleşti. -lâ 73 ]


💫

Taşıdığımız yüklerin, ne zaman belireceği, ne zaman ağırlaşacağı, ne zaman hafifleyip yok olacağını asla tahmin edemeyiz.

Ve ne kadar ağır olsa da verdiği asıl acıyı ne zaman hissedeceğimizi de bilemeyiz.

Bu belirsizlik bazen işimize gelse de bazen delirtecek derecede sinir bozucu olabiliyor.

Ayakta zor duruyor, kapının eşiğinde gözleri kızarmış, güç alıyor kapının kolundan. Muhtemelen sarhoş.
Birkaç düğmesi açılmış.
Bakışları anlamlı ama yüzü de bir o kadar düz.

Bana seslendiği isim, bana ait ise ve o her kimse hatırlayamıyordum.

Sadece kitabın satırlarını beraber ezberlediğim o genç çocuk gelmişti zihnime.
Merdivenlerden inmiş bir vaziyette tam karşısında dikiliyordum.

Bana öyle anlamlı ve derin bakıyordu ki, bi anlığına bu bakışlarını hak etmediğimi düşündüm.

Derin bir nefes aldığını duydum. Hâlâ eşikte bekliyordu.

"Özür dilerim," diye mırıldandı titrek sesiyle.

Asaf'ı bu halde görebileceğimi hiç tahmin etmemiştim.

Ne için özür dilediğini bilmemek suçlu hissettiriyordu. Sanki, bir şifacının acıdan çırpınan güvercinini kavrayamaması gibi.

"Seni tanıyamadığım için affet, öldüğüne inanıp seni aramaktan vazgeçtiğim için affet, pes edip seni unutmaya çalıştığım için affet,"   

İleri doğru dengesiz bir adım attı.

Afra, ölmüş müydü yani? İlk aşkı, Havva takma adını verdiği kişi, aslında ölü birisi miydi? Şuan benimle karıştırdığı kişi yani?

"Kolyeden sonra bile senden şüphelendiğim için af-"  diğer adımını atmak istediğinde dengesini tamamen kaybedip yere yığıldığında endişeyle ona koştum.

"Asaf Bey! Kendinize gelin, Asaf Bey?!"

Gözleri kaymış ve kulakları kızarmış bir vaziyetteydi. Kapı açık olduğu halde kapının önünde kimseyi görememiştim.

Birkaç kez yüzüne vurmama rağmen gözünü kısık açmış ama kalkmaya yeltenmemişti.

"Odanıza kadar yürüyebilir misiniz?"

Kıkırdayarak gözlerini daha çok açmaya çalıştığında afallamıştım. Bir parmağını yüzüme doğru sallayıp yavaşça doğruldu. Hâlâ gülüyor olması sarhoş olduğunu kanıtlarken yüzüme yüzünü yaklaştırdı.

"O kolyeyi Afra'dan nasıl aldığını öylesine merak ediyorum ki bi an önce hafızanı kazanmanı bekliyorum."

Kolye? Benim boynumda olan kolye mi? Nasıl Afra'nın olduğunu düşünebiliyordu ki? Koskoca dünyada sadece Afra'da mı vardı hayat ağaçlı kolye?

Ah, saçmalık. Sadece kendini buna inandırmak istiyor gibi görünüyordu gözümde.

Bir kolunu omzuma alıp onu ayağa kaldırdığımda oldukça ağır olduğunu fark etmiştim. Yarın muhtemelen belim ağrıyacaktı. Ama Asaf'ı burda bırakamazdım.

Yavaşça ilerlediğimizde hala durup durup kıkırdıyordu. Bir elini tekrar uzattı ve işaret parmağını gözümün önünde salladı.

"Merak ettiğim çok şey var, bir dakika şuan gülmemem gerek. Ağlıyor olmam lazım. Ah, kontrol edemiyorum."

AF 💫Where stories live. Discover now