I Love You Too, Beauty***

523 42 27
                                    

Klasik romantik filmleri ve hikayeleri bilirsiniz. Soğuk havada kız çok üşür ve kollarını sıvazlar. Ardından sevgilisi kızın üşüdüğünü anlar ve soğuk havada donacağını bilerek hiç tereddütsüz ceketini çıkarır ve kıza uzatır. Ne kadar romantik değil mi? Kesinlikle... Diğer yandan benimse bu sahneyi hiçbir zaman yaşayamayacak olmam çok üzücüydü. 
"Üşüdün, değil mi? Sana evden çıkmadan önce sıkı giyin demiştim." diye yakındı L.Joe. Ceketini çıkarıp bana verse bile onun içine giremeyeceğimi ikimiz de biliyorduk. Bu yüzden sanırım beni rencide etmemek adına şimdilik böyle bir şey teklif etmemişti. 
"Sorun değil. Çok fazla üşümedim endişelenme. Hem neden buradayız?"
Durup etrafımda tam bir tur attım. Bu çocuk parkında ne arıyorduk ki şimdi? 
"Geçen hafta beni ekmemiş olsaydın..." diye söze başladı sonra derin bir nefes aldı ve sözlerine devam etti "Seninle tanıştığım ilk set bir çocuk parkıydı hatırlıyor musun?"
"Evet ama burası değildi ki, sanırım yanlış parkı bulmuşsun." 
Dudaklarını içine çekti ve ağzı ile düz bir çizgi oluşturdu. Sonra dudaklarını tekrar dışarı bıraktı. 
"Biliyorum... O park alanı yıkıldı. Yerine bir alışveriş merkezi yapılacakmış. Yıkılmadan önce seninle son bir kez oraya gitmek istemiştim ama sen beni ektin, hatırlıyor musun?"
Bilerek yaptığım bir şey değildi elbette... Büyük bir yanlış anlama sonucunda olmuştu ne diyebilirdim ki... Mahcup bir sırıtışı yüzüme yerleştirdim. 
"Şey... Zaten parklar birbirine benzer... Bence sorun değil." 
"Yine de beni ektiğin için ve mükemmel buluşma planımı mahvettiğin için bir ceza vermeliyim sana."
Ceza? Neden zihnimde birden L.Joe'nun beni dizlerine ters bir şekilde yatırıp popoma vurarak beni bir çocukmuşum gibi cezalandırdığını canlandırmıştım? Bu garip fikir zihnimde oluşunca kendimi tutamayarak kıkırdadım.
"Cezanı gülümsemeyle karşılıyor olman şaşırtıcı." dedi o da gülümsüyorken. Tam olarak güldüğüm şeyi bilmiyor oluşu durumu daha da komik yapıyordu. 
Aramızdaki mesafeyi kapatarak yanıma geldi. Başını eğerek alnını benimkine yasladı. Eğer gecenin bu kadar geç bir vakti olmasa birisinin bizi orada görmesinden endişelenebilirdim ama bir idolle çıkıyor olmanın doğurduğu sonuçlardan biri de herkesin sıcacık yataklarında belki de onuncu rüyalarını gördüğü saatlerde randevuya çıkmaya alışmaktı. 
"Ceza için hazır mısın?" 
Gözlerimi çoktan kapatmıştım bile... Senelerdir hazırdım... L.Joe'nun nefesi yüzüme daha sert çarpmaya başladıkça bana daha da yakınlaştığını hissedebiliyordum. Minik bir dokunuş bıraktı dudaklarıma. Asıl cezayı şimdi anlamıştım. Daha da fazlası olması için dua ederken bana minik bir öpücük vermesi benim için gerçek bir ceza sayılırdı. 
"En son ne zaman salıncakta sallandın?" dedi geri çekildiğinde. 
Ben sorusuna gerçek bir cevap arayabilmek adına geçmişe dönmüş iken elimden tutup beni çekmeye başladı. Salıncakların yanına kadar beni götürdü ve birisine geçip oturdu. Hemen yanındakine oturmam için de eliyle bunu işaret etti. Salıncağa bir kez baktığımda kıçımın oraya asla sığmayacağını çoktan anlamıştım. Yine de bozuntuya vermemek adına yavaş adımlarla oraya kadar gittim. Oturacağım yere kendime ite ite sığdırdım ve L.Joe ile birlikte yan yana sallanmaya başladım. Saçları sürekli uçuşuyor ve gözlerinin önünü kapatıyordu. Sallanmayı unutup onu izlemeye başladım. Daha önce içindeki bu çocuksu kişiliği hiç görmediğimi fark ettim. Belki de benimle birlikteyken kendini rahat hissediyor ve bana bu yönünü göstermekten korkmuyordu. 
Benim onu izlediğimi fark edince gülümsedi. Salıncağın iyice durmasını bekledikten sonra bana döndü ve "En son ne zaman böyle hissettiğimi hatırlamıyorum bile." dedi. 
"Bunu ben mi sağlıyorum?" 
Oturduğu salıncaktan kalktı ve önüme gelip yüzlerimiz aynı mesafeye gelecek şekilde çöktü. 
"Evet bunu sen sağlıyorsun. Gitmekten vazgeçip benimle kaldığın için teşekkür ederim."
Lafı bile olmaz... Böyle bir şey için bana teşekkür etmesi aslında komik sayılırdı. Sonuçta birisi teşekkür edecekse bu ben olmalıydım. Gitmeme izin vermemiş ve kalmam için beni sevmeye başlamıştı. 
Biraz tereddüt etsem de sağ elimi kaldırıp avuç içim yanağına denk gelecek şekilde yüzüne koydum. Hala şu sevgili olma olayına alışmış sayılmazdım. Elimi onun yanağına koyuyor olmak hala bana garip hissettiriyordu. 
"Ellerin çok üşümüş. Hadi artık gidelim, hasta olmanı istemem." dedi soğuk ellerimi kendi sıcacık ellerinin arasına alırken. Başımı tamam anlamında salladım. Gitmek için salıncaktan kalkıyorken korkunç bir şey oldu...
Salıncak popoma yapışmıştı... Daha doğrusu oraya sıkışmıştım. L.Joe'ya bunu çaktırmak istemiyordum ama durumu nasıl kurtaracağımı da bilmiyordum. 
"Her şey yolunda mı?" dedi L.Joe hala salıncakta oturuyor oluşumu görünce. 
Harika! Şimdi de çıktığımız ilk randevuda kendimi rezil etmeyi başarmıştım. Çaresiz bir şekilde ona gerçekleri söylemekten başka çözüm yolu bulamıyordum. Çünkü gerçekten ona belli etmeden o salıncaktan kalkabilmem imkansızdı. 
"Şey... Ben... Sıkıştım..."
Şaşkın bir şekilde bana baktı. Sonra hafifçe gülümsedi ve ellerini uzattı.
"Hadi seni oradan çıkaralım."
Uzattığı ellerini tuttum ama yanaklarım utancımdan kıpkırmızı olmuş hatta belki de alev saçmaya başlamıştı. L.Joe beni çekip salıncaktan kurtarmaya çalışıyorken ben de yerin dibine geçmekle meşgul oluyordum. Son bir hızlı çekişin ardından sonunda salıncaktan kurtulmayı başaran popom ve ardından gelen tökezlenme sonucu kendimi yerde L.Joe'yu da üstümde bulmuştum. Neyse ki üstte kalan o olmuştu... Diğer türlü gazetelere "Sevgilisini ilk buluşmada ezerek öldüren kız" olarak manşet olmayı hiç istemezdim...
L.Joe ondan hiç beklemediğim şekilde yüksek sesle kahkaha atıyordu üzerimde yatarken. Ben olayı bu kadar ciddiye alırken o çok eğleniyor gibi duruyordu. 
"Gördün mü? Seni neden sevdiğimi anlıyor musun şimdi?" dedi kahkahaları arasında. 
Aslında bunu anlamamıştım. Popom salıncağa sıkışıyor diye mi beni seviyordu yani? 
"Çünkü bana gelecekte hatırlayınca güleceğim güzel anılar yaratıyorsun. Başka kimse beni senin kadar eğlendiremez ve mutlu edemez." 
Biri beni bu parkın topraklarına gömebilir miydi acaba? Az önce ruhumu tanrıya teslim etmiştim... L.Joe yüzyılın en iyi ve en romantik erkek arkadaşıydı... 
"Seni seviyorum." dedim kendimi tutamayarak. Bunu bilinçsiz bir şekilde söylemiştim ve sonradan ne söylediğimi fark edince küçük çaplı bir şaşkınlık yaşadım. L.Joe kafasını kaldırıp bana baktı. Bir çocuk parkına hiç uygun olmayan bir şekilde yerde yatıyor ve birbirimize bakıyorduk. 
"I love you too, beauty." diye yanıtladı kusursuz İngilizcesi ile. Bana, ana dilimle beni sevdiğini söylemişti. Küçük dudaklarından çıkan her kelime beni mutlu ediyordu. Evren bana sonunda isteklerimi yerine getirecek anlar yaratıyordu...

You Are PerfectHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin