Bu Bir Veda Mı?***

445 40 22
                                    

Bazı şeylere yakından baktığınızda onun aslında düşündüğünüzden bile daha güzel olduğunu görürsünüz. Bu teoriyi burnumun dibine kadar girmiş olan L.Joe'yu incelerken bulmuştum. Kusursuzluk hakkında bir seminer falan düzenlemeliydi... Herkesin mutlaka bir kusuru vardır, kimse mükemmel değildir tezini çürütecek kadar yakışıklıydı...

"Benimle bir şarkı söylemek ister misin?"

Çok uzun süredir planlamış olduğu şey bu muydu yani? Ben çaresiz bir şekilde beni öpeceğini falan düşünmüştüm halbuki... Peki neden burnumun dibine kadar girip sormuştu ki bu basit soruyu? Ve sorusunu sorduktan sonra neden geri çekilmiyordu?

"Şey... Sesim... Güzel değildir..."

Gülümsemesinin ardından dışarı salmış olduğu sıcak nefesi yüzüme çarptığında hayatta olupta bu anı yaşayabildiğim için şükretmem gerektiğine inanmıştım.

"Önemli değil. Sadece orada durup benimle şarkı söylemeni istiyorum."

Emredici ses tonu ile hipnotize olmuş bir şekilde başımı tamam anlamında salladım. Şarkı söylemek ne ki, bu ses tonuyla şimdi istese onun için adam bile öldürürdüm. (Tamam, biraz abarttım farkındayım. Sadece ona olan sadakatimin büyüklüğünü belli etmek istemiştim.)

Uzun süredir dibimde tuttuğu yüzünü geri çekti ve büyük bir sakinlikle az önce yere saçılmış olan içecekleri topladı. Bense onun kadar sakin olamıyordum. Kalbim hala bütün Seul'de duyulacak kadar yüksek bir tonda atıyordu... Hiçbir şey olmamış gibi karaoke odasına geri döndüğümüzde Ru Mi birden yerinden sıçradı.

"Ya! L.Joe oppa sıra sende!"

L.Joe elindeki içecekleri masanın üzerine bırakıp eline iki mikrofonu da aldı. Yanıma gelip birini bana uzattı. Bu haddinden fazla sakin tavırları ile ne yapmaya çalışıyordu? Benden hoşlanıyor muydu? Gerçekten benden hoşlanıyor olma ihtimali var mıydı? Belki de bunca zamandır Kang In'i bu yüzden sevmiyordu. Kendime olan saygımı o kadar kaybetmiştim ki beni sevebileceğini hiç düşünmemiş ama en imkansız şekilde Kang In ile aralarında bir şeyler olduğunu iddia edebilmiştim. Halbuki belki de işler sanıldığı kadar karmaşık değildi. O, en başından beri benden hoşlanıyordu...

"Şarkıyı sen seç." dedi.

Nasıl bir şarkı seçmeliydim? Bir aşk şarkısı seçersem çok abartılı olur muydu acaba? Sadece eğlenceli bir şarkı seçersem de hayatımda belki de bir daha asla elde edemeyebileceğim L.Joe ile aşk şarkısı söyleme şansını kaçırabilirdim. Bu Matrix'deki mavi ve kırmızı haplardan birini seçmek gibi bir şeydi...

Karaoke defterini karıştırmaya başlayıp uygun bir şarkı bulmaya çalıştım. Tam o anda gözüme bir şey takıldı. Bazı idol gruplarının, albümlerindeki ana şarkıları kadar popüler olmayan yan şarkıları vardır ve bazen bu yan şarkılar ana şarkılardan daha güzel olabilirler. Benim uzmanlık alanlarımdan biri de bu tür şarkıları keşfetmekti. Sanırım dünyada olmasını istediğim düzeni şarkılar üzerinde uygulamaya çalışıyordum. İnsanlar da tıpkı şarkılar gibiydi aslında. Bazıları dünyaya ana şarkı olarak gelmişlerdi ve popüler olmaları çokta sürpriz değildi. Fakat diğer taraftan benim gibi yan şarkılar da vardı. Uzun süre öylece bekleyip birisinin onu fark etmesini beklerlerdi.

En sevdiğim yan şarkılardan birinin numarasını makineye tuşladıktan sonra melodinin girmesini bekledim. Kısa bir süre sonra da Shinee-Quasimodo melodisi odayı doldurmaya başladı. İki elimle sıkıca tutmuş olduğum mikrofonu ağzıma götürüp çekinerek de olsa şarkının sözlerine başladım.

"Kalbim senin izlerinle dolu

Bu nedenle nefes alabiliyorum

Uzun gece boyunca ay ışığı

You Are PerfectHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin