Bir Yaprak Düşüyor Kucağıma Adını Gördüm Sanki Damarlarında***

586 34 7
                                    

“O yaprakla ne yapacaksın? Sabahtan beri elinde tutuyorsun.” diye çıkıştı Jin Joo. 

Elinden birisi alır diye hem korkuyla hem de korkunç bir sevgiyle pamuk şekerini arkasına saklayan küçük bir çocuk gibi davranıp elimdeki, kenarlarına geldikçe daha da koyu turuncuya dönüşen ve sırf renkleri yüzünden bile sizi oracıkta kendine hayran bırakabilecek sevgili yaprağımı arkama sakladım.

“Sadece… Onu sevdim… O artık benim yaprağım.”

Tamam, henüz kafayı yememiş olduğuma sizi inandırabilmek adına size bu yaprağın sırrını açıklayacağım. 

Flashback*

“İnsan hayatında kaç kez bu kadar güzel bir manzarayla karşılaşabilir ki?” dedi gördüğü şey karşısında büyülenmiş gibi bir sesle Kang In. Bahsettiği manzaraya ben de bakıyordum. Turuncu renklerinin hâkim olduğu ve ufak, yeşil ile mavi renklerinin karışımı olan nehrin ortadan ikiye ayırmış olduğu bu orman gerçekten de dünyada var olan doğa harikalarından biriydi. Nehrin kenarında durup turuncu ve kurumuş yaprakları bilinmez bir yere doğru sürükleyişini izlemek hiçbir psikologun yapamayacağı türden bir terapiydi. 

“Evet, gerçekten de harika bir yer burası.” diye Kang In’i doğruladım. 

Kang In başını manzaradan çevirip bana baktı.

“Ben senden bahsediyordum. Kim takar ormanı?” dediğinde tek sıra halinde nehrin kenarına dizilmiş ve manzarayı izleyip büyülenmekle meşgul olan ne kadar insan varsa eğilip ikimize doğru bakmaya başlamıştı.

“Unni, acaba henüz bize anlatmamış olduğun bir şeyler olabilir mi?” diye atıldı hemen Ru Mi. 

Yanaklarım kızarmış bir şekilde Kang In ve bana bakan insanlardan gözlerimi kaçırmaya çalışıyordum. Kang In ise kimseyi umursamıyormuş gibiydi. Başımı öne eğmiş toprağa bakıyorken hemen ayağımın yanına rüzgârla birlikte buraya kadar gelmiş olan sihirli bir yaprak kondu. Ona neden sihirli dediğimi merak ediyor olmalısınız. O yaprağın benim için özel olmasının nedeni üzerinde Lee Byung Hun yazıyor oluşuydu. Belki gözlerim bana oyun oynuyordu, emin değildim ama yaprağın damarları ile Lee Byung Hun yazdığını gördüğümde hemen eğilip onu yerden aldım. Gerçekten de Kore harfleriyle Lee Byung Hun yazıyordu. Bu yaprak artık benim yaprağım olacaktı. Sonsuza kadar onu yanımda tutacak, geceleri uyurken başucuma koyacak, ona kitaplar okuyacak, şarkılar söyleyecektim.

Flashback burada sona eriyorken artık hepinizin o yaprağı neden bu kadar çok sevdiğimi anlamış olduğunu farz ediyor ve konuya kaldığım yerden devam ediyorum. 

“Üzerinde Byung Hun sunbaenin isminin yazdığını düşünüyor. O yüzden yaprak onun için önemli.” diye beni destekledi Kang In. Ona yaprağı gösterip üzerinde yazan ismi bir tek ben mi görüyorum diye emin olmak istemiştim ve o da yaprağın üzerindeki şeklin ‘Lee Byung Hun’ yazısına çok benzediğini onaylamıştı. 

“Bana da CAP yazan bir yaprak bulamaz mısın?” diyerek kıkırdadı Jin Joo. Sonra etrafına dikkatlice bakıp onu duyan başka birisi var mı diye kontrol etti. Kimsenin olmadığına emin olduğundaysa derin bir nefes alıp verdi. Kang In’in orada olup duymasını önemsememişti. Nedense herkes onu kendine yakın buluyor ve kolayca sırlarını paylaşabiliyordu. Demek ki Choi Kang In büyüsüne kapılan tek kız ben değildim… 

“Ben ChangJo oppanın yanına gideceğim.” diyerek oturduğu büyük kütük parçasından kalktı Ru Mi. sürekli şansını zorlayan bir tip olsa da ChangJo’nun ona olan tavrı hiç değişmiyordu. Yine de günün birinde o ikisinin birlikte olmasını gerçekten çok istiyordum. Uyumsuz ve geçimsiz bir çift gibi görünseler de büyük aşkların yaşandığı çiftlerin genelde bu tür karakterlerden oluştuğunu biliyordum. 

You Are PerfectWhere stories live. Discover now