Ani Gelişen İlk Öpücük***

422 39 22
                                    

"Kang In... Herkes bize bakıyor. Artık beni bıraksan diyorum..."
Kang In benim gibi diğer insanların bakışlarını umursamamış marketin ortasında sıkıca etrafıma sarmış olduğu kollarını gevşetmeyi reddetmişti. Yaşadığım mahalledeki tanıdığım bazı komşularım da bize dik dik bakanlar arasındaydı. 
"Gitmekten vazgeçersen bırakırım."
"Çocuk musun sen? Komşularım bakıyor, lütfen bırak artık."
Hafif sinirli bir şekilde söylemiş olduğum bu cümleden sonra Kang In kollarını gevşetti. Geri çekilip yüzüme, gözlerimin içine doğru baktı.
"Neden ortada hiçbir sebep yokken istifa ettin? L.Joe sunbae yüzünden, değil mi?"
Sorusunu yanıtsız bıraktım ve alışveriş sepetimi alıp hemen yanından geçerek kasaya doğru ilerlemeye başladım. Fakat Kang In kolay pes eden birisi hiç olmamıştı. Ardımdan geldi ve aldığım şeyleri kasadan geçirirken beni bir kenarda sessizce bekledi. Markette işimi bitirdiğimde benden önce davranıp poşetlerimi eline almış ve evime kadar bana eşlik etmişti. 
"Choi Kang In, artık vazgeç. Kararımı değiştirmeyeceğim."
Kang In poşetleri kapımın önüne bırakıp bana doğru döndü. O insanüstü yakışıklı yüzü bile beni kararımdan vazgeçiremezdi. Kanada'ya geri dönecektim ve belki de sevmediğim aile işini yapmaya başlayacaktım. L.Joe'yu görmezsem belki bir süre sonra unuturdum... 
"Bunu gerçekten iyice düşündün mü? Gitmeni hiç istemiyorum. Sana karşı ne hissettiğimi biliyorsun. Kalmaya karar verirsen seni mutlu edebilirim. Kalbini bana açamaz mısın?"
Ona doğru bir adım attım ve bir elimi esen rüzgar yüzünden hafif pembeleşmiş olan yanağına koydum. 
"Senin bana hissettirdiklerin aşktan daha özel, Choi Kang In. Hayatımın küçük bir bölümünde de olsa var olduğun için teşekkür ederim... Ama... Üzgünüm, kalbimi sana açamam."
Yanağında olan elimi iki elinin arasına alıp öptü. 
"Önemli değil Jenny. Beni her seferinde reddetmiş olsan da önemli değil. Bana karşı hep dürüst oldun ve bu özelliğini gerçekten çok seviyorum. Arada gelip seni Kanada'da ziyaret edebilirim, değil mi?"
Hafifçe gülümsedim. Kanada'ya geldiğinde onu lise arkadaşlarımın yanına götürecek ve bu kadar çekici birisini benim yanımda gördükleri zaman oluşacak yüz ifadelerini keyifle izleyecektim. Yakışıklı erkekleri hava atmak için yanında gezdiren bir kız olmak kulağa korkunç geliyor biliyorum ama liseyi bana cehenneme çeviren insanların sayemde hayal kırıklığına uğramaları harika olurdu!
"Sana adresimi mesaj olarak atarım."

*
*
*

"Bu film normalde de bu kadar üzücü müydü yoksa depresyonda olduğum için mi bana öyle geliyor?"
Kızlar üzgün olduğumu bildikleri için beni eğlendirebileceğine inandıkları bir filmin DVD'sini almışlar ve bana gelmişlerdi. Filmin gerçekten komik yönleri vardı kabul ediyorum ama bence temelinde üzücü bir hikaye yatıyordu. Ya da ben çok fazla üzgün olduğum için etrafımdaki neşeli şeylerde bile üzücü bir yön bulmaya çalışıyordum...
"Unni, bu konuyu konuşmak istemediğini biliyorum ama başka bir idol grubuyla çalışmayı hiç düşünmedin mi? Hemen gitmen gerekmiyor bence." dedi Ru Mi kucağına almış olduğu küçük koltuk yastığıyla birlikte. 
"Bu ülkede kaldığım her dakika benim için daha çok zorlaşıyor Ru Mi. Ailemle geçireceğim zamanlar daha iyi olmamı sağlayacak diye düşünüyorum."
"L.Joe'yu, çok sevdiğin işini bırakacak kadar önemsediğini fark edememiştim. Ondan kaçabilmek, onu unutabilmek için yapmayı sevdiğin şeyleri elinin tersiyle itiyorsun." dedi kısık bir ses tonuyla Jin Joo. Boğazımda bir düğüm oluştuğunu fark ettim. Tam o anda zihnimde L.Joe'nun çakma sarışına aşkını itiraf ettiği sahne canlandı. Evet, ondan kaçmak istiyordum. Olabildiğince uzağa hem de... İki gündür işe gitmiyor olmam onu endişelendirmemişti bile. Bir kez bile arayıp veya mesaj atıp nasıl olduğumu sormamıştı. Zaten neden soracaktı ki? Umrunda olan kişi ben değildim... 
"Ben... İçecek bir şeyler alacağım. Siz de ister misiniz?" diye kaçamak bir şekilde ayaklandım. Kızlar ortamdan kaçmak istediğimi anladıkları için bana bir tepki vermediler. Kendimi mutfağa atıp soğuk, mermer tezgaha yasladığımda boğazımdaki o düğümlenen şey boğuk bir nefes olarak dışarı çıktı. Gerçekten de içecek bir şeyler almam iyi olabilirdi. Buzdolabına ulaşıp kapağı açtım ve bir süre anlamsızca içindeki yiyeceklere baktım.
"Şu anda tahmin edemeyeceğiniz kadar mutsuzum. Hanginiz beni mutlu etmek istiyor?"
Birden elmalı turtanın minik kolları ve bacakları çıktı. 
"Seni ben mutlu edebilirim Jenny. Hadi benden bir ısırık al."
Onun hemen arkasındaki köfteler aynı anda ayaklandılar ve elmalı turtanın önüne geçtiler.
"Hayır, bizi yersen daha çok mutlu olursun Jenny. Seni mutlu etmek için varız."
Dolabın kapağında bulunan vişneli meyve suyu kazağımın kolunu tutarak çekiştirdi. 
"Jenny, son kullanma tarihim geçmeden önce beni bitirmelisin."
Gözlerimi bir iki kez hızlıca kırpıştırdım. Gerçekten yiyeceklerim konuşuyorlar mıydı? Ani verdiğim bir karar ile buzdolabının kapağını kapattım. Ellerimi geri çekmeden bir süre bekledim. Sonra yeniden dolabın kapağını açtım. Yiyeceklerin kolları ve bacakları kaybolmuştu. Durumum şizofrenlik boyutuna geliyorsa gerçekten ortada ciddi bir şeyler olmalıydı. Eğer şizofren olacaksam yanımda hayali bir L.Joe yaratabilir ve onunla takılabilirdim. Şizofrenlik aslında sanıldığı kadar korkunç bir şey değildi. Tamam, belki sanıldığı kadar korkunç bir şeydi ama en azından ben onun eğlenceli bir yönünü bulabilmiştim kendimce... 
"Jenny, misafirlerin var!" 
Şu şizofrenlik olayını kısa bir süreliğine rafa kaldırıp içeriye geçmeli ve gizemli misafirlerimin kim olduğunu öğrenmeliydim. İçecek bir şeyler alma bahanesiyle geldiğim mutfaktan bir damla bir şey içmeden öylece geri salona döndüğümde Teen Top üyelerini koltuklarımda oturuyorlarken buldum. İstemsiz bir şekilde gözlerim ilk olarak L.Joe'yu aramaya koyuldu. Fakat ne kadar baktıysam da onu göremedim. Belli ki gelmemişti... 
"Hemen toplanmaya başlamışsın." dedi Niel çenesiyle toplamış olduğum bazı ufak tefek eşyaların bulunduğu karton kutuları göstererek. 
"Evet. Şey... Zaman kaybetmek istemedim."
"Noona, seni çok özleyeceğim." diyerek ayağa kalktı ve bana sarıldı Ricky. 
"Ben de küçük Ricky'mi özleyeceğim." dedim kollarımı etrafına dolarken. 
"Sadece Ricky mi yani?" diye homurdandı ChunJi. 
"Hayır, sevgili yürüyen heykel ChunJi'mi de özleyeceğim tabi ki. Hepinizi özleyeceğim. Sürekli uykulu CAP'i, tüm dünyaya karşı öfkeli olan ChangJo'yu, dudak koruyucularımın erken bitme sebebi olan Niel'i ve... Ve L.Joe... L.Joe'yu elbette."
"L.Joe hyung sana biraz kızgın. O yüzden gelmek istemedi. Kişisel sebeplerden dolayı istifa ettiğini öğrendik ama sorun bizimle ilgili mi diye düşünmeden edemedik. Seni üzecek bir şey yapmadık değil mi noona?" dedi ChangJo. Yanında oturan Ru Mi onun bu konuşmasını odada en dikkatlice dinleyen kişiydi. Tek boynuzlu atlardan, ejderhalardan ve onun gibi doğaüstü varlıklardan bahsediyor olsa bile yine de onu aynı ciddiyetle dinleyeceğinden emindim. 
"Sizinle ilgili bir şey olması mümkün değil. Aileme iş konusunda yardım etmem gerekiyor, o yüzden istifa ettim."
Yalancı! İş konusunda aileye yardımmış... Tabi, herkesin ortasında "Ben L.Joe'ya aşık oldum ve onun da başka birisiyle birlikte olmasını izlemek istemediğim için en kısa sürede ülkeyi terk ediyorum." diyemedin değil mi? Zavallısın Jenny... Gerçekleri itiraf edemeyecek kadar zayıfsın... 

You Are PerfectWhere stories live. Discover now