[°21]

3.6K 253 89
                                    

 Betül;

(Arkadaşlar Betül'den nefret etmeyin, aslında çok minnoş bir karakter, sonuçta herkes hata yapar değil mi?)

Menajerlerin oturduğu masaya gittiğimde hepsi yapılması gerekenler listesi yapıyordu.

"Betül sizin kaptanın yanındaki mavi gözlü çocuğun adı ne?" dedi Çilem, apaçık Deniz'den bahsediyorlardı.

"Deniz." dedim, Çilem elindeki kalemi yüzüne dokunurdu ve derin bir nefes aldı.

"Çok tatlı bir yüzü var ve çok esrarengiz bir insana benziyor." dedi, gözlerini kapatarak kurduğu cümleye devam etti. "Ona gittikçe çekiliyorum, ben onun gibileri bilirim. Bir yaklaştığında onlar devamını getiriyor." dedi ve göz kırptı.

Burada ima ettiği şeyi anladığımda kaşlarımı çattım, çenemi kaldırdım ve ona cevap verdim.

"Deniz onlar gibi değil." dedim, tamam, kabul onun hakkında çok şey bilmiyorum ama bundan eminim.

Çilem bana sırıtmakla yetindi, yanlış düşündüğümü falan sanıyordu. Bunu ilerde kendisi de anlayabilir, şu anlık bunu kurcalamayacağım.

"Ben de Mert'i sevdim, hoş çocuk ama hoşlandığı varmış." dedi Selin mutsuzlukla, gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Sevdiği mi varmış? Bu ineklerin uçabilmesi kadar imkansız bir olay," biraz durduktan sonra son eki ekledim "-dı." dedim.

"Son zamlarda çok tuhaf davranıyordu, performansında ilerleme olsa da psikolojik olarak düşüyordu." bunları söylerken gözlerim kapalı, çiçek hareketini yapıyordum.

Çizelgeye baktığımda herkesin performansındaki artışa baktım. Kayra ve Deniz yeni teknikler öğrenip geliştirdiler, (turnuvada göreceksiniz ;) ) Sinan ve Hakan için ayrı bir listemiz vardı. Atakan artık zıplamalı servisi yapabiliyordu. Bu tekniği takımdan sadece Kayra ve Kerem yapabiliyordu. Ataşehir'deki spor okulundaki herkes yapabiliyordu. Savunma kısmında öncekine göre daha iyi oynuyorduk. Bu kamp tüm oyunculara iyi gelmişti, hepsi güçlenmişti.

"Çekirdek alıp dedikodu yapmaya ne dersiniz?" dedi İrem, hepsi memnuniyetle başını salladı. Dosyaları özenle çantama koydum ve onlara baktım.

"Spor salonuna gidip onları kontrol etmeliyim. Bittikten sonra size katılırım." dedim ve yerimden kalktım.

Çantamı omzuma taktığımda spor salonunun kapısından kendi yansımama baktım. Saçlarımı düzelttim, dudaklarıma baktığımda yemekten çok kötü duruyordu. Cebimden ruju çıkarttım ve dudaklarımın üstüne sürdüm. Kapıdan içeri girdiğimde koçun yanına gittim.

"Koç herkesin başarı çizelgesini çıkardım, günlük olarak performanslarını değerlendiriyorum."

Koç elindeki çizelgeye baktığında gülümsedi. "Çok ilgilisin, teşekkür ederim." dediğinde mutlu olmuştum.

"Önemli değil koç, sadece takımın iyi yerlere gelmesini istiyorum." dedim, koç memnuniyetle başını salladı.

"Ben de istiyorum."

Koçla sahaya gittiğimizde herkes blok çalışmalarına devam ediyordu. Onları gözlemlemeye devam ettim, bugün aman aman bir değişiklik yoktu.

Maç sırasında Mert ve Atakan bir kere kavga etmişti, Deniz'in kolu bir ara sinirden titremişti, Kayra onu rahatlatmıştı.

Bu ikisi çok iyi arkadaş olmaya başlamışlardı, ister istemez onları yakışıyordum.

Kayra'yı arkadaşım olarak seviyordum. Kayra'nın Bu kadar üzerine düşmemse; ben çok asosyal bir insandım. Kimseyle anlaşamaz, kimseyle doğru düzgün konuşamazdım. Kayra ile tanışmamız bana menajerliği teklif etmesiyle başladı. ilk zamanlar kabul etmemiştim,  yapamam demiştim kendi kendime. Sonra ilayda'yla tanıştım, beni iyice tevşik etmişti ve bu sayede buralara gelmiştim. Beni sosyal bir insan olmamda en büyük etken Kayra'ydı, o bana sosyalleşmem için yardım etmeseydi bu güzel duygulardan mahdum bir insan olarak devam edecektim. Tabii insanlar ona olan duygularımı aşk diye yorumladılar. Ama gerçek öyle değildi.

Yeni planları olan senkronize atağını yapmışlardı (Senkronize atağını yapabiliyorlardı zaten ama bu farklı bir türü.)

Koçun odasına belgeyi bırakmak için gitmiştim ki yüksek ses duyduğumda kapının oraya gittim. Bu Mert ve Atakan'ın sesiydi, kavga ediyorlardı.

"Biliyor musun, artık senin bu kaprislerinden gerçekten bıktım. Herkese bu kadar yakınsın bana gelince yaygara çıkarmaya hazırsın. Gerçekten çok sinirlenmeye başladım." Atakan sinirle bağırırken Mert sesini çıkartmıyordu.

"Hani biz arkadaştık, birbirimize her şeyi anlatırdık." Atakan bu sefer konuştuğunda sesi ağlamaklı çıkmıştı, "Arkadaşız." dedi Mert.

Oldukları yerden uzaklaştılar ve seslerini artık duyamıyordum. Odadan çıktım ve kızların yanına yol aldım.

Umarım araları tez zamanda iyileşir.

Yolda Kayra ve Deniz'i görünce onlara selam verdim. "Nasılsınız?" diye sordum, cevap verdiklerinde onlara yaptığım yeni şeylerden bahsettim. Omzunda bir kol hissedince Çilem olduğunu fark ettim.

"Merhaba ben Çilem Harettin Gürsoy Spor Lisesi menajeriyim." dedi ve elini Kayra'ya ve Deniz'e uzattı. Deniz uzun bir süre eline baktı, Kayra onu dürtünce tutmak zorunda kalmıştı.

"Betül'ü sizden çalmam gerekecek, menajerler olarak birkaç işler yapacağız da."

Deniz umursamaz şekilde omzunu silkti, onun bu tavrına çok sinir oluyordum. Evet veya hayır demiyordu, sadece omuz silkiyordu. Hep tepkisizdi, ama bunu yapmasının biraz alışkanlık olduğunu fark etmiştim.

Çilem beni omzundan tutarak ayırdı, onlara el salladım ve üç numaralı spor salonuna ilerledik. Kız soyunma odasına girdiğimde ne yapmaya çalıştıklarını anladım.

Her tarafta fosforlu yeşili bayraklar vardı, bir oyun hazırlıyorlardı.

"Bunları sabah ormana saklayacağız, en kısa zamanda altı bayrağı toplayan takıma ödül vardı. Ödüle baktığımda bira olduğunu fark ettiğimde gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı.

"Ama nasıl?"

İrem işaret parmağını dudaklarına götürdü, "Bu bir sır." dedi ve göz kırptı.

Onlara bayraklarda yardım ettim ve her şey hazırdı.

"Haksızlık olmasın diye kaldıkları kişilerle bu oyuna katılacaklar. Biz de yarın sabah bunları yerlerine yerleştiririz." dedi Çilem, ona başımı tamam anlamında salladım ve yardım ettim. İçimden bir his bu oyunun eğlenceli olacağını söylüyordu.

"

(Düzenlendi.)

Pasör • Bl | BittiWhere stories live. Discover now