13, for a moment

250 28 93
                                    

heykelcik oymayı severdin. sevdiğin şeylerden bir diğeri de hobilerini benimle paylaşmaktı. işte tam olarak bu yüzden de beni dükkanınıza davet etmiş ve bana nasıl heykelcik oyulacağını göstermeye karar vermiştin. dükkanda yaşanan en son şeylerden sonra her ne kadar bu fikir beni biraz gerse dahi seni reddetmek için geçerli hiçbir sebebim yoktu -ki reddetmek istemiyordum da, kabul ettim.

hoseok hyung ve ailemle beraber kahvaltıya oturmuştuk ve o günün öğlesinde sana geleceğimi söylemiştim. hyung, senin adını duyduğunda bana döndü ve gelip gelemeyeceğini sordu. neden olmasın ki, diye düşündüm. gelebileceğini söyledim.

hoseok hyungla yolda yürüyoruz şimdi, sizin dükkana doğru. "onu gerçekten merak ediyorum." bu tuhaf cümlesine karşın, onun tarafından gözüme gelen güneş ışığının da etkisiyle, gözlerimi kısarak ona dönüyorum ve kaşlarımı çatıyorum.

"neden merak edesin?" umursamazca omuzlarını silkiyor. bu, seni hatırlatıyor. yutkunuyor ve önüme dönüyorum. "o iyi bir çocuk. eğer bana kötü davranmasından korkuyorsan asla öyle bir şey yapmaz." alaycıl bir şekilde 'hah' sesi çıkıyor ağzından. kaşlarımı bir kez daha çatmama sebep oluyor.

"sana kötü davranmıyor olsaydı ilk defa onun konusu geçtiğinde söylenmezdin."

"tanıyor olan halimle tanımıyor olan halim arasında fark var." diyorum. daha çok soru sorar gibiyim, onun aslında kötü birisi olmadığını anlayabiliyor mu diye.

aniden duruyor. onun bu ani duruşu ile ben onun önünde kalıyorum ve arkamı dönmek zorunda kalıyorum. alaycıl 'hah' sesi çıkmıyor belki ama mimiklerine yansıyor.

"küçükken senin yaramazlıklarını az üstlenmedim ve sen şimdi bana bilmem kaç haftadır tanıştığın birisini mi savunuyorsun?" yüzünde anlayamadığım bir ifade var. "her neyse gguk, yaşanmamış gibi davranacağım." yürümeye devam ediyor ve bu sefer de o benim önüme geçiyor. hangi sebepten ötürü trip yediğimi hiçbir şekilde bilmemekle beraber sağa dönmemiz gerekirken onun düz gittiğini fark ediyorum ve kolunu tutuyorum montunun üzerinden.

"hyung, sağa dönmeliydik."

○●○

sizin dükkana varabilmiştik sonunda. içeri girerken hoseok hyung, en az benim ilk tepkimdeki kadar büyük bir hayranlıkla bakıyor. sağ taraftaki raflarda gemi heykelciklerini görünce dayanamıyor, (gemilerin her türlüsünü pek sever) hemen onların yanına doğru gidiyor, hepsini tek tek incelemeye başlıyor. o sırada da sen, arka odadan geliyorsun, yanıma doğru. aramızda bir adımlık mesafe gelene kadar ne gözlerini ayırıyor ne de bir şey söylüyorsun. "gelmişsin." diyorsun. ellerimi iki yana açıp yeniden kapatıyorum. "geldim." geri bakmak istemezcesine son bir defa beni süzüyorsun ve arkana dönüyorsun. gemileri inceleyen hoseok'a bakıyor olmalısın. "müşteri geldiğini fark etmemişim."

dedim ya, bana iyi bile davranıyordun. bir hafta öncesine kadar doğru düzgün konuşmayan kim taehyung, şimdi en ufak şeyleri bile benimle paylaşmaya çalışıyordu.

kıkırdıyorum. "müşteri değil, arkadaşım."

elimi enseme atıyorum ve hafifçe kaşıyorum. biraz suçluluk duygusu var üzerimde. "eski bir arkadaşım. okuldaki yetenek yarışmalarına jüri olarak katılacak ama şehir dışında olduğu için ve burada da tek tanıdığı biz kaldığımız için... annem onu bize davet etmiş." gözlerin tekrardan bana dönüyor. devamını bekler gibi değilsin pek ama anlatmam gerekiyor gibi hissediyorum. yutkunup diğer cümleme başlıyorum. "evde yalnız kalmak istemedi: annem bugün vakfa gidecekti, babam nöbette, yine, ayrıca dedem de evde. bir şey diyemedim." birkaç saniye daha bana bakıyorsun ve ardından elinle alnını ovuşturarak gülüyorsun. kaşlarım çatılıyor. yanlış bir şey söylememiştim oysaki. "ne? ne var? bu kadar komik olan ama benim göremediğim şey ne?"

evet, sinirliydim. yüzüme öyle bakıp aniden gülmen beni çok sinir etmişti.

"ne, biliyor musun..." sonunda biraz sakinleşiyorsun ve gülüşün yüzünde asılı kalırken omuzlarını silkip konuşuyorsun. "bana açıklama yapmana gerek yoktu ama sanki kötü bir şey yapmışsın gibi bir sürü şey anlattın." kaşlarım yavaş yavaş eski haline dönüyor fakat- yeni cümlenin kaşlarımı daha çok çatmama sebep olacağını nereden bilebilirdim?

kısık sesle söylemene rağmen o cümlen bütün ruhuma işliyor, değmediği yeri bırakmıyor, her hücreme yeni bir çığlık armağan ediyor: "bir anlığına sevgilim olduğunu düşündüm."

《for a moment》
   230420
   9.47pm

   pes etmek her zaman geçerli bir çözüm yolu olmayabilir fakat çabalamak size asla geri adım attırmaz.

   sizi seviyorum

   ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun:)

vkook // dark magicWhere stories live. Discover now