2, do you remember?

615 40 59
                                    

cuma itibariyle tam bir hafta oluyor, kim taehyung. boş sınıfta öğle aralarında seninle oturarak senin beni cevaplamamanla geçirdiğim, sıkıldığım tam bir hafta.

ve bu cuma da yaklaşık on dakikadır sadece adını bildiğim seninle beraber boş sınıftayım. şubeni, doğum gününü, en sevdiğin yemeği, favori şarkını bile bilmiyorum; bunları öğrenemiyorum ve bay kim benden seninle iyi geçinmemi istiyor. şaka gibi!.. "kim taehyung..." diyorum bıkkınlıkla. "sence de artık konuşmamalı mısın?" omzunu silkiyorsun.

cevap vermiyorsun. ne yaparsam yapayım bir cevap vermiyorsun!

homurdanıyorum. "ah, sen konuşmayacaksan ben sana sorular sormayı bırakıp konuşmalıyım sanırım." kalçamı dayadığım sıradan ayrılıyorum ve senin oturduğun sıranın önündeki sandalyeyi çevirmeden sandalyeye ters oturuyorum. yüz yüzeyiz, benden kaçamazsın. "adım jeon jeongguk. ikinci sınıftayım. okulun voleybol takımındayım. sanırım en çok kimya derslerini seviyorum." aklıma söyleyecek başka bir şey gelmediğinden birkaç saniye duraklıyorum.

sen ise en başından beri gönderdiğin boş bakışlarınla bakıyorsun ve göz kırptın mı emin bile değilim.

o sırada, bay kim'in sözleri aklıma geliyor.

"kim taehyung eğer ona göre davranırsan aslında pek de gizemli bir çocuk değil, onu çözdüm sayılır fakat bir yönü var ki asla anlayamıyorum. bir yere bakakalıyor bazen. işaret parmağıyla ritim tutuyor. orada yokmuş gibi görünüyor. böyle yaparsa, bekle. üzerine gitme."

evet, ritim tutuyordun. gerçekten de, bozuk ve bakışlarınla birleşince sınıftaki havayı soğutan bir ritim tutuyordun.

güzel, şimdi bir de ne olduğunu bile bilmediğim bu şeyle başa çıkmak zorundayım.

bay kim'in dediği gibi beklemeye karar veriyorum. fakat, bildiğin gerçeğinden kaçamazsın hyung, beklemekle aramın pek iyi olduğu söylenemezdi; çabucak bıkardım ve sabırsızlanırdım. böyle zamanlarda şarkı söylemek veya kendi kendime bilmediğim melodiler mırıldanmak en iyisiydi.

şarkılarla zaman daha hızlı akıp geçiyordu sanki.

en son dinlediğim şarkılardan birisinin nakaratını bitiriyorum, sana bakmaya karar veriyorum. gözlerin kapalı. dalıp gitmen geçmiş olmalı, ne zaman geldiğini anlamadığım gerginliğim kuş olup uçuyor. göz kapakların titrerken ve başın hafif yukarıya dönükken o kadar da kötü durmadığını düşünüyorum. uzamış kahküllerin acımasızca gözlerinin üzerine çıkmış. gözlerine dokunmalarından rahatsızlık duymuyor gibisin. seni incelemeyi durdurmak için hızlı hızlı gözlerimi kırpıp burnumu kırıştırıyorum ve lafıma başlamaya yelteniyorum.

"tae..." sözümü bitirmeme izin vermeden günlerce aklımda hakimiyetini sürdüreceğini bilmediğin o şeyi söylüyorsun:

"hayatın boyunca tek bir şarkı söylesen bile bıkmadan dinlerim ama konuştuğunda dinleyeceğimi sanmıyorum."

bana basitçe sus ve şarkı söylemeye devam et, demiştin.

o gün, yemek molası bitene kadar sana güzel şarkılar söyledim. gözün kapalı dinledin. hatırlıyor musun, hyung?

sesimi ne kadar da çok sevdiğini hatırlıyor musun?

《do you remember?》
   240320
   1.04 pm

   ühü

   pes etmek her zaman geçerli bir çözüm yolu değildir ancak çabalamak size asla geri adım attırmaz. hiçbir icat birinci denemede başarılı olmamıştır.

   sizi seviyorum

vkook // dark magicΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα