1, "you knew my name, anyway"

1K 48 65
                                    

"insanlarla düzgün iletişim kuramadığımı söylüyorum ve o da bana yeni bir arkadaş önerisinde bulunuyor. harika bir öneri gerçekten!" gerçekten çok sinirliydim. benim sıkıntım zaten arkadaş edinememekti, edindiğimde onları çabucak kaybetmekti ve bay kim bana insanlarla tek kelime etmeyen birisiyle takılmamı söylüyordu.

ah taehyung, hiçbir şeyin farkında değildim ben...

"gguk, şu yemeğini biraz daha yavaş yer misin? öleceksin." jimin hyung sesinin aksine gayet sakin ve kibar hareketlerle yemeğini yiyordu.

kendi kadememden bir arkadaşım yoktu. birinci senemde olduğunu zannetmiştim ama popüleritem için kuyruğum gibi takılanlar dışında kimsem olmadığını öğrenmem gecikmemişti. baskı altında hissettiğim zamanların birinde, bir üst sınıftan jimin hyung aniden yanımda belirmiş ve beni tanımamasına rağmen herkese karşı korumuştu. o günden beri de çıkar ilişkisinde bulunmadığım iki arkadaşımdan biri oydu. sen jimin'e karşı hep minnettar hissetmiştin. "ben onu koruyamıyorum ama sen ona iyi bakıyorsun."

az önceki kaba sesinin aksine yumuşak bir tonla sordu. "taehyung o kadar da kötü görünmüyor. neden bunu sorun ediyorsun ki?"

"sorun mu varmış?" hyung'umla karşılıklı oturduğumuz dört kişilik masada, jimin'in yanına sevgilisi yoongi oturdu ve grubu tamamladı. küçüğüne göz kırpmayı ihmal etmedi.

onları seviyordum.

yoongi hyung o sene sonuncu sınıftı. o zamanlar jimin ile neredeyse bir yıldan beri çıkıyorlardı. birbirlerine her şeyi itiraf edene kadar kıskandırmaya çalıştıkları o tuhaf dönemin birkaç ayına şahit olmuştum ve hisleri ortaya çıkınca işleri rayına oturtmalarına da yardımcı olmuştum. huzurlulardı, uyumlulardı, seviyorlardı. daha ne isteyebilirlerdi ki?

ah, ayrıca çıkar ilişkisi gözetmediğimiz ikinci arkadaşlık ilişkim de yoongi ileydi.

benim yerime jimin hyung kısa bir özet geçti. "bay kim, jeongguk ile konuşmuş ve ona üçüncü sınıftan kim taehyung ile takılmasını söylemiş. şimdi de jeongguk bunun hakkında söyleniyor." gözlerini devirdi ve çubuklarını bırakıp yoongi hyung'a döndü. "taehyung kötü bir çocuk değil ki. şimdiye kadar kimseye zararını görmedim." yoongi içten bir şekilde güldü ve tepsisinden birkaç parça eti jimin'in pirincinin üstüne koyarken konuştu.

"sana göre kimse kötü değil, jiminie." ardından bana döndü. "gguk, taehyung ile daha önce bir proje için tanışmıştım. eğer tanırsan ve mesafeni adım adım kapatırsan gerçekten de iyi birisi." ağzımdan dalga geçen bir 'hah' kaçtı.

"mesafe mi, o da ne?"

hyung, bu benim en çok şikayet ettiğin yönümdü, değil mi? ilişki nedir bilmezdim, bilmediğim bir şeyin peşinden koşuyordum üstelik.

"tamam, belki jimin seni daha uzun süreden beri tanıyor olabilir ama ikimizin de hemfikir olduğu bir konu var ki ömrün boyunca bize yapışık yaşayamazsın." jimin hyung başıyla onayladı ve yoongi hyung'un verdiği etleri yerken konuştu.

"haklı. ben cidden senin için en iyisini istiyorum, gguk. bana ve yoongi'ye nasıl alıştıysan, diğerlerine de alışmayı öğrenmelisin." elimdeki yemek çubukları ile pirincimi karıştırdım.

"illaki onları kıracağım."

tahminlerimin yanlış çıkmasından korkuyordum. hatalıysam: sen gerçekten de çok sessiz, çaresiz, umutsuzdun. biliyordum, bir gün mutlaka ya ben seni bırakacaktım ya da sen beni bırakacaktın ve bu olurken eğer ben şimdi hatalıysam işin sonunda daha da hatalı olmak istemiyordum.

"alışmayı öğrenen tek taraf sen olmazsan, bunun o kadar da büyük bir mesele olmadığını fark edeceksin."

~

yemek molası boyunca onların dediklerini düşündüm. haklı sayılırlardı. okul hayatım boyunca ya hep tek takılmıştım ya da başkalarına zorbalık yapan grupların başı olmuştum. ilk defa düzgün iki arkadaşlık ilişkim vardı fakat onlardan ayrı kalamıyordum ve onlara aşırı düşkündüm. bir yerden başlamam gerekiyordu. üniversitede de böyle olamazdım.

böylece seninle tanışmaya karar veriyorum lavabodan çıkarken.

tam birkaç adımımı atıyorum ki merdivenlerden inen seni görüyorum. olduğum yerde duruyorum ve gideceğin yeri bekliyorum. büyük ihtimalle boş sınıfa gideceksin.

düşündüğüm gibi oluyor, oraya yöneliyorsun.

"kim taehyung!" adımların aniden kesiliyor. hafifçe silkinip arkanı döndüğünde göz göze geliyoruz. ayrıntılarını inceleyecek kadar sabırlı hissetmiyorum. gülümsüyorum ve sana doğru ilerliyorum.

karşına geçtiğimde, tokalaşmak için elimi uzatıyorum. "jeon jeongguk." ben, yüzünde herhangi bir ifade oluşumu fark edemezken deli olduğum kısık ve derin sesinle cümleni kuruyorsun.

"adımı biliyormuşsun zaten." yeniden boş sınıfa yöneliyorsun. ilk defa birisinin beni arkada bırakmasının şokundan çıkmak, zorluyor beni.

bay kim ne yaptığının farkında bile değil, diye düşünüyorum kendi kendime.

hiç düşünmeden veya çekinmeden elimi uzatmıştım sana hyung, ancak sen o mesafeyi çok soğuk bir şekilde korumuş ve beni oracıkta bırakmıştın.

《"you knew my name, anyway"》
   240320
   5.59 pm

   umarım tae badboy gibi görünmez çünkü amacım o değil

   pes etmek her zaman geçerli bir çözüm yolu değildir ancak çabalamak size asla geri adım attırmaz. bulutlar dağılmak için rüzgar ister; umutsuz günlerde ilk adım bulutlara üflemek değil midir?

   sizi seviyorum

vkook // dark magicWhere stories live. Discover now