19, the letter and the poem

265 17 67
                                    

ilk not: yukarıdaki şarkının sözlerinde hem uyumu sağlamak için hem de hikayeye daha yakın olmak için birkaç yer değiştirdim. kalınla yazılmış yerlerin hikayeyle bağlantısı olan yerler olduğunu ve orijinalini okumayı unutma.

ikinci not: şarkıyı bölüm boyunca dinleyebilirsin.

son not: bu bölüm finalden bir önceki bölümdür.

○●○

"benim güzel sevgilim jeongguk,

bu mektup da diğerinden pek farklı olmayacak anlaşılan çünkü onda perde arkasından bahsetmiştim, bunda da böyle olacak.

benim kalbim çok güçsüz, sevgili; bilmem farkında mısın... en ufak şeylerde dahi hemen gardımı düşürürüm, çok sinirliyimdir kendime bu konuda ama engel olamıyorum.

ah, aslına bakarsan ne yazacağımı dahi bilmiyorum çünkü diğer mektupta varmam gereken bir son yoktu ama bu mektupta varmam gereken bir son var; bu çeşit bir şeyi de ilk defa yapıyorum, çok zormuş doğrusu, nasıl başa çıkmış diğer tüm insanlar? yine mi çok güçsüzüm yoksa? öyleyse de şaşırmam.

kardeşim yeonjun'u biliyorsun, çokça defa karşılaştınız da zaten, o da sever dükkana uğramayı. yeonjun bizim dört kişilik ailemizde, ya da yasa gereği aile olarak adlandırdığımız çöplükte, en masum olan kişidir. onun kadar safını, onun kadar güzelini, onun kadar çocuğunu bulamazsın; isteyip isteyebileceğin en iyi kardeştir yeonjun. on sekiz yıllık hayatımda başıma gelen en güzel şeylerden biridir.

kardeşimi biliyorsun fakat ailem hakkında çok bir bilgin yok. neredeyse hiç hatta. beni biliyor sayılırsın bu yüzden bu topluluktaki rolümle başlayalım, kim taehyung: ailenin köpeği.

babam kelimenin tam anlamıyla ayyaştır, annemse bu ayyaşın içki parasını çıkaran bir seks işçisi. babam aksi bir insan oluyor içince, çoğu zaman bizi tersliyor veya beni omzumdan duvarlara ittiriyor ama burası en hafif kısmıydı aslında: babam ayıkken çok daha aksidir. annem nasıl bir insan hiçbir fikrim yok gerçekten çünkü kazandığı paranın bir kısmını bırakıp evden çıkıyor, dolayısıyla onu çok fazla görme şansım olmuyor. babam gibi agresif birisi olduğuna eminim. seks işçiliği yapıyor olması konusunda, sanma ki hiçbir şansı yoktu bundan başka. bal gibi de vardı! anne babası pek zengin, gerçi biz tanımayız, ancak annem ilmi gereksiz para harcaması olarak gördüğü için, belki de okumaya üşendiği için, bu yolu tercih etmişti. yalnız olduğumuzda arada sırada kendisi de söyler zevk verecek bir iş yapmamız gerektiğini. kimilerinin gözünde büyüteceği seksi bu kadar basite indirgeyebiliyor olması onun ne kadar vurdumduymaz bir insan olduğunun bir başka kanıtıdır.

bu aileden tek kurtuluş yolum dedem ve dükkanıydı. dedem dünyadaki en harika insandır, hatta seni benden alabilecek kadar harika olmasından korkuyorum, ama geçmişi çok da iyi değil; fark etmişsindir zaten, bu ailede hiçbir şey yolunda gitmiyor. büyükannem, dedemin parasını alıp kaçmış zamanında. dükkanına çok fazla gelip gideni de yokmuş, kirli işlerle para bulmak zorunda kalmış. sarhoşken anlatmıştı, onunla çok içerdim.

aklında bir sorunun belirdiğinde eminim: mademki ailem bu kadar kötü, nasıl oldu da beni psikiyatra götürecek kadar önemsediler? ne annem ne babamdı zaten önemseyen, dedemdi. yeonjun hep söyler ama bu sefer de ben söyleyeyim: dedem hem annem hem babamdır.

babamdan çok az bahsetmem dikkatini çekmiş olabilir, şimdi o konuya geliyorum. ataerkil sistemi fazla ciddiye alan birisidir, oraya buraya emir yağdırmakla kalmaz: kendisini evin tanrısı sanar. bilirsin, tanrılar hem acımasız hem cömert olabilir lakin babam sadece acımasız olduğu gerçeğini kabullenmiş olmalı çünkü sadece içinden geldiği için bile dövebilir beni. sebebi olmasa dahi kendine bir sebep bulur ve üzerimde hakimiyetini kurar, ağlatır. ağlarım. çok ağlarım, sevgili. yeri gelir çığlık çığlığa ağlarım, yeri gelir hıçkırıklarımdan nefes alamam, babamın boğazımdaki ellerinden değil kendimden olur işkencem, yeri gelir ağladığımda daha çok dövdüğü için olacaklardan korkar, sıkarım kendimi ağlamamak için: öyle sıkarım ki dudaklarım kanar dişlerimle yaptığım baskılardan, avcumun içine tırnaklarımın şekli kazınır bazen. korkarım ben babamdan, minik yıldız. korkarım.

babam yetmiyor ya çünkü, dert değil ya o bana; okuldakiler geliyor onun ardından da. bay goo'nun beni okuldan atmayı istediğini biliyorsun. sonradan müdür bay kim seokjin'in gelmesiyle değişti bu üzerimdeki baskı ama öğrenciler asla değişmedi. seulgi'ye hala kızgınım, o gün defterimi çaldığı için. aslına bakarsan bayan choi'ye de kızgınım. gözümün içine bakarak bana hakaret edenler ve onlara ilgi göstermediğim için yolumu cehennem bellememi isteyenlere de kızgınım. herkese kızgınım, sen hariç.

çok güzelsin, aklım almıyor bazen. öyle güzelsin ki karşında saatlerce oturup seni izlemek istiyorum. gözlerimi kapattığımda kocaman siyahın içinde tuhaf şekilleri değil, saçlarındaki yıldızları görmek istiyorum. benlerini tek tek saymak, hepsini tek tek öpmek istiyorum ama kıyamam ki ben yapmaya. benim dudaklarım yakar, sevgili; çok yakar benim dudaklarım. öptüğüm yeri kül ederim yeşermez asla, tıpkı umutlarına yaptığım gibi. senin dudakların öyle değil ki. dudakların bir mevsim, çok tuhaf bir mevsim, bildiklerimizden değil. sonbahar desem diyemiyorum: üzgün değil dudakların, her zaman gergin. kış desem diyemiyorum: hiç soğuk değil, tenime değdiği anda tüm bedenimi kasıp kavuruyor, yok, olmaz, kış değil... ilkbahar desem diyemiyorum: içim el vermiyor, bilmek istemiyorum gözlerinden akıp gelen tuzlu suyun dudaklarına yağmur olarak yağdığını, reddediyorum. yaz desem, değil: özgür değil ki senin dudakların, çok korkarsın sen beni kırmaktan, her şeyi öyle kolay kolay yüzüme söyleyemezsin içinde tutarsın bazen. zehir dudakların, çok güçlü zehir: aklımı ele geçiriyor, kendimi kaybediyorum onu düşlerken. sen, sevgili, senin güzelliğin bu dünyaya ait değil. sen kesinlikle gökteki bir cennetten gelmişsin.

kusursuz olduğunu düşünüyordum. değilmişsin: senin benim hayatımda veya kendi hayatında ilişkiler konusunda yapabileceğin en büyük hata; hayatıma yanlış zamanda girmendi ve öyle de yaptın.

hatırlıyor musun sevgili, bir gün bizim dükkana gelirken de makyaj malzemelerini getirmiş ve bana makyaj yapmıştın. büyük bir titizlikle yapmıştın işini, sanki karşında kim taehyung adlı tuhaf bir çocuk değil de bir şaheser varmış gibiydin. gözlerimi senden ayırmadım, ayıramadım, bana o kadar güzel baktın ki gerçekten mi; dedim kendi kendime. gerçekten sevmeye değer miyim yoksa?

ah, tabii; ben bunu da mahvedeceğim.

gökteki bir cennetten geldiğine inanıyorum hala ve sevgilim... ah, benim güzeller güzeli meleğim; ben sana kanatlarını koparıp da geldiğin bu dünyada iyi bakamam ki! bir kere buraya ait değilsin sen, çok başkasın, çok güzelsin, çok özelsin, benim ne haddime senin eşsiz kalbine değmek?

bazen sevdiğini göstermek için fedakarlık yapman gerekir, bu yüzden ben bu ilişkide kendimi feda ediyorum.

gideceğim. döner miyim bilmem. beni bekleme, başkalarını sev, hayatını yaşa... ölüm haberim gelirse ağlama. gelmemesi için dedemle konuşacağım. olur da bir gün yeonjun'u görürsen görmemezlikten gelme, tamam mı?

sadece ve her zaman senin, kim taehyung."

"boş sınıftaydı, senin sokağında yaşadı
tam tersi, evet; onu daha önce gördün
her gün, bir başına, o soğuk sınıftaydı
ona güldüler çünkü o farklıydı

"bugün, her zaman aynı hikaye
hayatta veya koridor seslerinde
güzel, camdan ofislerde
okul koridorunda gibi

"her zaman kitle etkisi,
onu kırıp izole eden
ekranlarda, maskelere güvenen
gülen bakışlarda
her zaman kitle etkisi,
bizi kırıp izole eden

"boş sınıfımdaydı, onunla bakışmak bir oyundu
ismini bilmiyorum ama gelip geçen kişi oydu

"ne kadar aptal olabiliriz kalabalıklaştıkça?
evet, ona güldüm; itiraf ediyorum tüm pişmanlığımla

"bugün, her zaman aynı hikaye
hayatta veya koridor seslerinde
güzel, camdan ofislerde
okuk koridorunda gibi

"her zaman kitle etkisi,
onu kırıp izole eden
ekranlarda, maskelerin altında
gülen bakışlarda
her zaman kitle etkisi,
bizi kırıp izole eden

"o uzaktaydı ama biz birkaç kişiydik
iyi hissedebilmem için önyargılı olmam lazımdı
kalbimdeydi ancak senin sokağında yaşadı
tam tersi oldu, onu bir daha göremedik

jeon jeongguk"

vkook // dark magicWhere stories live. Discover now