6 -SÜRPRİZ YUMURTA-

En başından başla
                                    

"Siz ne istiyorsunuz benden ?" diye sordum lafı dolandırmadan ikinci kez. Bana zarar vermemişti ama emindim ki günlerdir beni rahatsız eden adamlardan biriydi. Dün de öyleydi, yalnızca inkar etmişti. "Neden sürekli beni takip ediyorsunuz ?"

"Kim sürekli seni takip ediyor ?" Yeşil gözlerini çevreleyen kirpikleri, mümkünmüş gibi daha da çattığı kaşlarının üstüne çıkarken benden cevap beklercesine eliyle konuşmamı işaret etti.

"Siz." dedim fakat ortada bir kopukluk vardı. Adam neyden bahsettiğimi ya bilmiyordu ya da numara yapıyordu. Arabanın önünde karşılıklı dayanmış birbirimizden cevap beklerken durumun yanlışlığına kaşlarımı çattım. Gecenin bir vakti yabancı bir adamın karşısına geçmiş ağız mı dalaştıracaktım yani ? "Bakın benden ne istiyorsunuz bilmiyorum ama artık polise gideceğim ve her şeyi anlatacağım."

"Kimden kaçıyordun?" diye sordu bu defa gergin bir şekilde. Çatılı kaşları olduğu gibi konumunu korurken gözlerini kırptı ben cevap verene kadar tam iki kere. Bu denli detaylı bir abluka için kendime kızdım. Odaklanmam gereken adamın herhangi bir yeri değil bulunduğum şu can sıkıcı durumdu.

"Sizden." diye soludum ben de sinirle. Zaman kaybetmeden cevapladı beni sabırsız ve benimkinden daha sinirli bir tonlamayla.

"Kimden ulan kimden? Kimiz biz ?"

"Bilmiyorum." Bir an duraksayıp söyleyeceklerimi toparladım. "Kim olduğunuzu bilmiyorum ama eğer bu durum devam ederse ciddiyim polise gideceğim."

Bir elini tekrar burun kemerine götürüp öbürünü beline dayayıp gözlerini kapattı. "Allah kahretsin! Şerefsizler bulmuş bile." diye kısık bir cümle duydum fakat doğru anlayıp anlamadığımdan emin olamadım. Ardından ayıplayacağım bir küfürü daha fırlattıktan sonra bana döndü tekrar. Burun kemeriyle derdi neydi bu adamın ? Gayet düzgündü işte.

"Ne diyorlar? Sadece takip mi ediyorlar?"

Bakışlarım yüzü ve omzu arasında gidip geldi bir süre. Bir şeyleri çözümlemeye çalışıyordum tıpkı karşımdaki adam gibi. Fakat ben bunu biraz daha bariz yapıyordum. Bu adama neden güvenip derdimi anlatacaktım ? Sorduğu için ? Hayır.

"Kimsiniz siz?" diye sordu . Babamın kanımı satması üzerine bu adi ticarete son vermek için attığım adımları hızlandırmamı istiyorlar, aksi takdirde kendileri bunu pek nazik olmayan yollarla gerçekleştireceklermiş, demeyeceğime göre bu durumu öğrenmesine gerek yoktu. "Beni niye buraya getirdiniz?"

"Söyle!" Başından beri, hatta dünden beri kendisinde nezaket namına pek bir şey göremiyor oluşumu garipsemek yerine kanıksadığımı fark edince bunu hayatımın zorba erkekler tarafından yeterince meşgul ediliyor olmasına bağladım. En büyük örnek babamdı.

"Sizi ilgilendirmez." Bu sefer sesini yükselten o alçaltan bendim. "Siz benden ne istiyorsunuz?"

"Bana bak kızım," dedi ve bir adım bana doğru atınca aramızda onun adımıyla yarım benim adımımla bir adım kadar mesafe kalmıştı. Uzun boyunu avantaj olarak kullanıp üzerime doğru eğildiğinde bir adım geriledim. Kokusu tekrar soluk borumdan solunum sistemime katkı sağlamak üzere geçerken parfüm kokusuna asla tahammül edemeyen burnum bu kokuya karşı kötü bir tepki oluşturmadı. Belki de şu an için önceliğimi vermem gereken konunun farklı olmasındandı. "Sana bir soru sordum bana cevap ver. Ne istiyorlar senden ?"

"Bakın," dedim laf anlatmaya çalışırcasına. "Sizi tanımıyorum. Kim olduğunuzu, benden ne istediğiniz, beni neden buraya getirdiğinizi hiç bilmiyorum. Dolayısı ile özel hayatımla ilgili olan meselelerin sizi ilgilendirdiğini hiç sanmıyorum." Çatılı kaşları ilk defa düzelecek gibi oldu ama düzelmedi, tekrar çatıldı.

ELFİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin