9 -ULAK-

1.2K 110 8
                                    

                                   *****Tahminimce geçen yarım saatte neler olmuştu? Ben bu adamın arabasını alel acele neden alıp İstanbul sokaklarında fır dönmüştüm? Bu adam telefonumdaki mesajın sahibi hakkında beklemediği bir şey öğrenince ned...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                   *****
Tahminimce geçen yarım saatte neler olmuştu? Ben bu adamın arabasını alel acele neden alıp İstanbul sokaklarında fır dönmüştüm? Bu adam telefonumdaki mesajın sahibi hakkında beklemediği bir şey öğrenince neden böylesine hızlı ve ani bir plana soyunmuştu? Ben neden etkisiz eleman yerine konuluyordum?

"Size diyorum!" diye tekrarladım uyanması için. Uyumadığına emindim çünkü son söylediğim cümleden sonra yüzüyle kapattığı elini indirdi ve hiç uyuyormuş gibi durmayan gözlerini diktiği yerden çekmeden sabırsız bir soluk verdi. Başını benden yana çevirmeden sarf etti kelimelerini.

"Bir şey olmadı." dedikten sonra itiraz etmeme fırsat tanımadan devam etti. "İn." diye. Ne sanıyor? Gel dediğinde gelecek, git dediğinde gidecek, in dediğinde inecek ve hatta evlen dediğinde evlenecek biri miydim ona göre?

"Siz ne sanıyorsunuz kendinizi?" dedim bende sinirle emniyet kemerini aceleci hareketlerle yatağından çıkarmaya çalışırken. "Ulağınız yok sizin? Bana bir cevap vermek zorundasınız?" Karşıda bir noktaya diktiği bakışlarını bana çevirince emniyet kemerinin baskısından kurtularak koltukta dikleştim ve çantamı bakınmaya başladım. Binerken sağ koltuğa koyduğuma emindim.

"Değilim. İn arabamdan." diye son sözünü söyleyip açtığı kapıdan çıktı. Öfkeyle onu izlerken birkaç adımda aracın ön tarafını dolaştı ve inmemi hızlandırmak için bulunduğum tarafın kapısını açtı. Çantamı tekrar bulmak için bakındığımda onu arka koltuğun üzerinde buldum.

"Zorundasınız!" diye ayak direttim indiğim arabanın hemen kenarında. "Eğer bu durum beni alakadar ediyorsa bana anlatmak zorundasınız!" dedim parmağımı sallayarak. Yaptığım hareket de söylediklerim de hoşuna gitmemiş olacak ki hırsla kendisine karşı savurduğum işaret parmağımı avucuna hapsetti ve nazik olmayacak bir şekilde sıkmaya bastırdı.

"İndir elini." dedikten sonra havada avucuna hapsolan parmağımı bu sefer aşağıda tutmaya başladı.

"Dokunma bana!" diyerek parmağımı elinden kurtarmaya çalıştım. Öfkeden deliye dönmüş gibiydim fakat yapabildiğim tek şey sözlerimle karşı gelmekti. Keşke suratının ortasına bir tane yumruk çakabilseydim. İkazımı umursamadan tehditkar sözlerine devam etti.

"Bir daha sakın, bana bir şeylere mecbur olduğumu söyleme. Pişman olursun!"

"Endişeniz olmasın Egemen Bey. Bir daha bir şeylere mecbur olduğunuzu söylemeyeceğimden emin olabilirsiniz." dedim son kez parmağımı kendime doğru çekerken. Söylediğim itaat kokan cümleye karşı gevşettiği avucundan kurtardığım parmağımı hızlı bir şekilde trençkotumun arkasına bastırarak devam ettim. "Çünkü, bir daha sizinle muhatap olacağımı hiç sanmıyorum."

Cümlemi bitirir bitirmez arabanın arkasından dolaşıp apartmandan içeri attım kendimi. Yüz ifadesini görememiştim çünkü konuşma boyunca yüzüne doğru düzgün bakmamıştım bile. Parmağım sızlıyordu. Canımın acısından değil, öfkeden.

ELFİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin