15 -TEKLİF-

1.3K 115 19
                                    

                                  *******Akşamüzeri eve dönerken ağır ağır dökülen yağmur şiddetini artırmış, parke taşlarını dövercesine yere iniyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                  *******
Akşamüzeri eve dönerken ağır ağır dökülen yağmur şiddetini artırmış, parke taşlarını dövercesine yere iniyordu. Çılgın kalabalıktan kimisi koşturarak sığınacak bir tente arıyor kimisi duruşunu bozmadan yürümeye devam ediyor, tedbirli olanlar ise ellerindeki şemsiyelerle yağmurun tadını çıkararak acele etmeden varacakları noktaya ilerliyordu. Araç trafiğine kapalı olan bu cadde boyunca bir o tarafa bir bu tarafa yürüyen insan kitlesi, günün her dakikasında bu sokaktaki mevcudiyetlerini devam ettireceklerdi. Bir an dışarı çıkıp gökten yarılırcasına dökülen bu yağmurun altında öylece dayanmak istedim. Hiçbir şey yapmadan, hiçbir tepki vermeden dayanmak. Bu fikri kafamdan sildim ve görüş mesafesini kısaltan yağmurun izin verdiğince boğaza çevirdim yönümü. İçimi rahatlatmama etki etmedi. Oysa ne zaman kendimi kötü hissetsem sahil kenarına gider dakikalarca boş boş otururdum. Ve iyi gelirdi.

Sıkıntıma sebep olan bu adamın evinde, odasında ve hatta manzarasında huzur bulmam imkansızdı. Öfkemin öznesi dışarıdaki manzaraymış gibi geri yatağıma döneceğim sıra kapı bir kere yavaş olmayacak şekilde vuruldu ve ardından müsaade beklemeden açıldı. Bu davranışı bu evde kimin sergileyeceğini bilecek kadar fazla kalmıştım. Odaya giren adamın yüzüne bakmadan banyoya geçecektim ki kolumdan tutup durdurdu beni.

"Bir daha sakın bana dokunmayın!" diye nazik olmayacak bir şekilde uyardım ama dinlemedi. Boğazıma kadar öfkeliydim, bunun farkındaydı ama umurunda değildi.

"Kaçamadın," dedi. "Kaçamayacaksın." diye devam etti.

"Neyin peşindesiniz?" diye sordum fısıltıyla. "Bırakın kolumu?"

"Farkına var kızım!" Tuttuğu kolumu kendine doğru çekti ve beni bir adım kadar yakınına taşıdı. Göğüs hizasındaki başım, nefes alış verişlerini inip kalkan göğüs kafesinden takip etmek zorunda kalmıştı. Burun direklerimden içeri sızan parfüm kokusuyla öfkem katlandı. Uzak durmak, yüzünü görmemek, muhatap olmamak isterken beni böylesine yakınında tutamazdı. "Oyun oynamıyoruz." Boştaki elini hırkamın cebine soktu. Yaptığı hareketle bedenimi hızla geriye doğru çekmeye çalışırken tutuşunu sıklaştırıp kulağıma doğru eğildi. "Benden habersiz hareket edersen, başının dikine gitmeye devam edersen zararlı çıkan sen olursun. Bak, bugünün kaybedeni sen oldun." Cebimdeki elini çıkardıktan sonra tuttuğu kolumu da serbest bıraktı. Elindeki telefonuma kaydı gözüm. Cebimde olduğunu nereden biliyordu! Ruh hastası, diye geçirdim aklımdan. Psikolojik tedaviye ihtiyacın var senin, kişilik bozukluğu var sende!

Kolumu bıraktığı an odanın en köşesine doğru geri geri adımladım.

"Hepiniz," dedim nefesimi düzene sokana kadar beklerken. "Hepiniz bu yaptıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz. Sakın unutmayın," Bir nefes çektim ciğerlerime. "İlahi adaleti sakın unutmayın."

Söylediklerimi ciddiye almadı hiç. Sanki oldukça sıradan ve rutin bir şey söylemişim gibi yanımdan geçip cama doğru birkaç adım attı. Ardından pencerenin açık olan kanadını büyük bir gürültüyle kapatıp perdeyi hızla çektikten sonra;

ELFİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin