20 -KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET-

1.6K 124 29
                                    

                                 ******Yerdeki hırkamın üzerine oturmuş solumdaki adama bakarken, söylediklerine şaşırmadığımı söylesem yalan olurdu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

******
Yerdeki hırkamın üzerine oturmuş solumdaki adama bakarken, söylediklerine şaşırmadığımı söylesem yalan olurdu. Bakışlarım gözlerinde oyalandı bir süre. Dalgın bakıyordu. Uğrayıp geçirdiğim bakışlarımı bedenine indirdim. İnce siyah bir tişört vardı üzerinde. Bedenine yapışmayan bu tişörtle bu havada üşümeden nasıl durduğunu merak ettiysem de bu merakımı gerilere iteledim. Daha aşağılara kaydı gözlerim. Uzun bacaklarına geçirdiği kot pantolonun hemen baldır kısmında duran elinde bir telefon tutuyordu. Benim telefonum.

"Telefonumu neden benden habersiz alıyorsunuz?" Oturduğum yerden kalktım ve hırkamı katlayarak yatağımın kenarına koydum. Namazımı tekrar kılacaktım ama bu adam bu odadayken değil, çıktıktan sonra.

"Lazımdı." diye kısaca cevapladı ve telefonumu oturduğu tekli koltuğun kenarındaki sehpaya bıraktı. Bıraktığı telefonumu hızla alıp ondan bir iki adım uzaklaştım.

"Aklınıza estiği gibi gelip alamazsınız." Özelimi bu kadar hiçe saymasına tahammül edemiyordum. "Bu, benim özelim." dedim elimdeki telefonu sallarken.

"Benim özelim diye bir şey yok artık," Cümlesini yarıda kesen şiddetli esen rüzgarın perdeyi havalandırıp açık camdan odaya akmasıydı. Gelen rüzgar sesiyle kafasını pencereye yönlendirdi atik bir şekilde. Kapat kapat, sakın açık bırakma, diye içimden geçirirken hızla ayağa kalkıp pencereyi kapattı. "Ortak alandasın."

"Yani?" diye söylediği şeyin yetersizliğini dile getirdim. "Bu benim telefonum. İçindekiler bana ait. Yani ortak alanda falan değil."

Kaşlarını kaldırdı söylediğimle birlikte. Yüzünde fazlaca oyalanan gözlerim geçen hafta göz altlarında madde kullanımına bağlı olduğunu düşündüğüm mor halkaları aradı ama bulamadı. Gayet sağlıklı görünüyordu yüzünün her noktası. Cık, diye bir ses çıkardı dili ile dişlerinin arasından. Sinir katsayısı yüksek olmadığı zamanlar sorularıma bu şekilde cevap veriyordu. Ki sinir katsayısı yüksek olmadığı zaman sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Bu cevabına gıcık olsam da devamının geleceğinin bilincinde bir cevap vermedim.

"Bundan sonra her şeyin ortak alan." Ardından oturduğu yere iyice yayıldı ve bir bacağını öbürünün üzerine atarak yayvanca yaslandı arkasına. Gözlerimi kapattım öfkeyle. "Karı koca arasında gizli saklı mı olur?"

Öfkeyle kapattığım gözlerimi hızla geri açtım ve kırpmadan, karşımdaki adama baktım.

"Her şeyi bu kadar basite mi indirgiyorsunuz?" diye sordum anlam veremezce. "Nikah kıyıldı, yüzükler takıldı, yarın öbür gün resmi nikah da oldu mu tamam mı sanıyorsunuz? Karı koca mı olduk?" Başımı salladım iki yana. "Ben mecbur kaldım bütün bunlara. O yüzden sakın benden evcilik oynamamı beklemeyin!"

Duruşunu bozmadı. Göğsünde kavuşturduğu kollarını dahi kıpırdatmadan cümlemin bitmesini bekledi. Bittikten sonra da bir süre bir şey söylemedi. Ne diyeceğini merak ederek beklerken, söylediğim onca şeyi hiçe saydı ve; "Bir daha gece pencereyi açmıyorsun." dedi ayağa kalkarken. Hayretle gözlerimi büyüttüm ve bir şey söylemeden arkasından baktım. O sırada durdu. Bu sefer tamam dedim, kesin biraz önceki söylediklerime cevap verecek.

ELFİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin