19.Bölüm

19 6 0
                                    

1 hafta sonra..-20.46

Pınar'dan..

Cehennem fragmanı gibi geçen bir haftada,Akça'nın durumundan birhaberdik. 

"İyidir bence,hem kurşun o kadar da şey-"

"Kaçıncı söyleyişin?" dedi Hale sözümü keserek.

Eve girmemizle ambulans ekiplerinin baskın yapması bir olmuştu. Ne olduğunu anlamaya çalışmamız, yaşadığımız şok. Akça'nın hastaneye kaldırılması üzerine hiç kimseden haberimiz olmaması. 

-Birkaç saat sonra-

Kapının çalınma sesi ile ikimiz de irkilip, kalkmıştık. Bir haftadır bu eve bizden başka giren çıkan yoktu.

Tekrar çaldı.

"Ben bakarım" dedi Hale parmak uçlarında kapıya doğru ilerlerken. Kapının anahtar deliğinden bakıp bana kaş göz yaptı.

"Onlar mı?"

"Emine Hanım" diye fısıldadı bana. Dudaklarımı ısırdım, her ne kadar bizim burdaki varlığımızdan haberdar olsa da insan ister istemez korkuyordu.

Kapı tekrar çaldı.

"Yukarı kaç" diye fısıldadı.

"Ne?"

"Git işte yukarı, ben hallederim"

Onaylayıp üst kata doğru çıktım. İçimde nedensiz bir endişe vardı. Oldukları villa çok büyüktü ve neredeyse burayı hiç bilmiyordum. Koridorda, resmen dört yol arası gibi duruyordum.

Aşağıdan duyduğum kapının açılma sesiyle kendimi sağ tarafta bir odaya attım. Nereye girdiğim ve neden yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Etrafıma göz gezdirdim, genç bir erkeğin fotoğrafları, gardolap, etrafı gümüş ile kaplı bir ayna ve yatak vardı. Bunu görür görmez aklımda şu canlandı, Hale ile tanıştığım zaman bana Emine Hanım'ın odasını tarif ettiği an.

Evet, onun odasındaydım.

Aşağı katta ayak sesleri işitmemle, hızla kapıyı örttüm ve nasıl kilitleneceğini çözmeye çalıştım. Anahtar lazımdı, hızlıca masaya ve odanın diğer yerlerine göz attım ama hiçbir yerde göremedim.

"Allah kahretsin!" diye söylenip kapıyı sabitlemek için bir şey aradım. Aklıma gelen en mantıklı şey kağıttı, yandaki masada duran ansiklopediden birçok sayfa koparıp anahtar deliğine, kapının altına ve arasına sabitledim. Birkaç deneme ile kapının açılmadığını fark edince rahatça bir nefes aldım.

Bence iyi fikirdi, yani sanırım. Ayak seslerinin bu odaya doğru yaklaşmaya başladığını fark edince kalp atışlarım hızlandı. Bunu neden yapmıştım ki? Kadın kapıyı kırsa yada bir şekilde açsa ne diyecektim.

Aklıma gelen en zekice şey onu başka tarafa yönlendirmekti. Hale'nin dediğine göre herşey için ayrı bir telefonu olduğu ve çekmecede sakladığını biliyordum.

Diğer odalardan birinde bulunan ev telefonunu aramak aklıma geldi ve çekmeceyi karıştırdım. Şansıma telefonları buldum ve ev diye kayıtlı olan numarayı çaldırdım.

İçeriden bir telefon çalma sesi duydum ve biraz rahatlama hissi hissettim.

Kapının önünde ayak seslerini dinlerken, Emine Hanım'ın söylenerek o odaya yol aldığını fark ettim ve derin bir nefes aldım.

Telefonun ucundan "Alo" diye bir ses duydum. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum, neden aradığımdan da haberim yoktu. Yanlızca sustum.

"Alo?" yine bu sesi duydum ve telefonu kulağımdan indirip derin nefes almaya başladım. Koskocaman odaya göz gezdirdim,saklanabileceğim yer aradım. En mantıklı olan dolaba saklanmaktı.

Telefonu hızla kapatıp geri çekmeceye koydum,kalbim tırnağımda atıyordu resmen. Hızlı bir biçimde dolaba girdim.

Kapının zorlanmaya başladığını duymamla olabildiğince büzdüm kendimi. Emine Hanım kapıyı olabildiğince zorlamaya devam etti ve kendi kendine bir şeyler mırıldandığını duydum.

Bir iki dakika daha böyle geçtikten sonra dışarıdan fazlasıyla beni tedirgin eden bir ses duydum. Bir çok arabanın evin önüne varma sesiydi.

"Nerdesiniz lan,geldik işte burdayız!" dışarıdan böyle bir bağırma sesi duyduğum an aklıma ilişen ilk şey buydu,evet sizin de tahmin ettiğiniz üzere gelen onların baş düşmanlarıydı..Kaya Ailesi.

Emine Hanım'ın sesli şekilde "Kahretsin!" dediğini duyduğum anda dolaptan saniye içinde çıktım. Şuan yapmam gereken tek şey kendimi ve Hale'yi koruyabilmekti.

Çekmeceleri hızla karıştırıp telefonu ve bulduğum -hatta nasıl kullanıldığını bilmediğim- çakmağı aldım.

Hale'nin yanına gitmeliydim, çünkü hiç birşey bilmeden burada o yokken aşırı derece savunmasızdım. İhtiyacım olan en önemli şey onun kıvrak zekasıydı.

Penceredeki perde neredeyse kapalıydı ve hızla onun önündeki dolabın çekmecelerini karıştırmaya başladım.

Dışarıdan duyduğum o bir el silah sesine kadar..Olduğum yerde hızla diz çöktüm ve ister istemez ağlamaya başladım. Yerde sürünerek kapının önüne geldim gözlerimi silip kapının karşısındaki duvarda asılı büyük aynada kendime baktım. Kendime dedim ki, sen bu değilsin Pınar. Sen annenin savaşçısı,babasının prensesisin. Burada oturup ağlamak sana göre değil.

Ayağa kalkıp odaya yine bir bakış attım. İlk kattaydım,arka tarafa bakan camdan inebilir miydim? O tarafa doğru yürümeye başladım,olabildiğince yavaş adımlarla.

"Pınar!" adımı duymamla irkilip sesin geldiği yöne baktım.

"Hale?" buraya nerden girmişti,neden burdaydı,ne planlıyordu?

"İyi misin?"

"Nasıl girdin sen buraya?"

Eliyle onu takip etmemi işaret etti, ve pencereden duvarın tamamına kadar uzanan perdeyi çekti. Buna hiç dikkat bile etmemiştim. Perdenin arkasında aşağı kata inen bir merdiven vardı,keşke önceden buraları karıştırmayı akıl etseydim.

"Nasıl akıl ettin bu odaya girdiğimi?"

"Sessiz ol" dedi,hak verdim ve çenemi tutup aşağı indim merdivenden. 

Yine bir el silah sesi...Ama daha yakından geliyor,nefes alamadığımı hissettim. İkimiz de saniyesinde refleks olarak yere çöktük.

"Bir kişi daha var mı buralarda?" birinin bağırarak bunu dediğini duydum. Gerçekten nefes alamıyordum.

"Burada bekle" dedi Hale.

"Gitme"dedim kolundan tutarak, ama sanırım bunu tartışmak fazlasıyla saçma olurdu. 

"Bekle" sadece bunu dedi yavaş adımlarla aşağı indi...

5 dakika geçti...Saniyeler durmuş gibiydi, zaman akmaz hale gelmiş gibi hissedip merdiven başında ağlıyordum. Ne yaptığım veya yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Nefes almakta dahi güçlük çekiyordum.

Hale'nin nereye gittiğinden ve ne yaptığımdan haberim yoktu ve korkudan kafayı yemek üzereydim. 

Yapacak başka bir şeyim yoktu, Hale'nin çıktığı kapıdan bende çıktım ve mutfağa geldim. Kendimi korumak amaçlı bıçak alabilirdim.

"Kıpırdama!" duyduğum bu sesle birinin benden önce davrandığını fark ettim. Ciğerlerime dolmuş olan ama asla veremediğim nefesi verdim ve göz yaşlarımın olduğu gibi akmasına izin verdim. Karşımda tahminimce 18-19 yaşlarında kahverengi kısa saçlı,zayıf bir kız vardı. 

Ve elindeki, büyük bir bıçaktı. Bana doğru tuttuğu...Ne yapacağımı,nasıl yapabileceğimi dahi bilmiyordum. Sadece gözlerim sonuna kadar açık şekilde onun karşısında duruyordum.


Gizemli AdresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin