12.Bölüm

14 7 2
                                    

'Kaçak bindiğiniz bir uçakta üç saati ne kadar boş geçirebilirsiniz?' adlı bir deneyde yüzde yüz başarılı oldum. Hayal kurdum,Londra'da yarım yamalak konuşacağım İngilizce'yi taklit ettim, dans ettim,ailemle anılarımı aklıma getirip az da olsa ağladım ve tabiki yine uyudum!

"Sayın yolcularımız,İstanbul-Londra'da arası yolculuğumuz sona ermiştir. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür eder,iyi günler dileriz" Bu anons hayatımı kurtardı diyebilirim.

Yolcular inmeye başlayınca,arkalarından gelip uçaktan indim. Kimseye fark ettirmeden Londra'ya gelmiştim. Etrafın Türkiye olmadığını salisesinde anlayabilirdiniz,beklediğimden daha çok fark vardı. İnsanları garipti,konuşmalar fazla yabancıydı,etraf alışık olmadığım türdendi.

Sezen Teyze, tuttukları eve gitmek için etraftaki insanlara adres sorarken bende Hale'nin yanına gittim.

"Şimdi ne yapacağız?"

"Dünyanın en büyük tesadüfüyle yedi saat önce de görüşen iki arkadaşın havalimanında da görüşmesini oynayabiliriz. Ben annemin yanına gidince sen uzaktan gel,bayağı şaşırmış gibi yap felan"

"Tamam"

Biraz uzaklaştım,sonunda onlara yaklaşınca kaşlarımı çatıp yanına gittim.

"Aaa.. Yok artık,Hale seninle sabah da görüşmüştük ha. Londra'da karşılaşacağımız aklıma gelmezdi" dedim.

"Pelin'cim,Londra'da ne işin var senin?"

"Adım Pınar,ayrıca Londra'da yaşıyorum ben zaten" iyi salladım.

"Gerçekten mi?" imalı gülerek baktı. Hale de bana ayak uydurdu.
"Aynen anne,hatta Türkiye'ye tatil için gelmişlerdi. O ara tanıştık"

"E harika o zaman,burada bir süre arkadaş edinmene gerek kalmayacak"

Hale gözlerini devirdi. Bu faslı bitirdikten sonra aksiyon filmlerini aratmayacak hayatıma kısa bir ara verip Hale ile portakal suyu içtik.

"Hi girls!" diye yanımıza geldi garson. "Do you wan-"

"No,thanks" diye araya girdi Hale. Çok az da olsa İngilizcem vardı ve az biraz konuşmaya çalıştım.

"Hello,how are you?" Allah'ım ne kadar akıcı (!)

İngiliz aksamı bilmiyordum ve kelimeleri yutarak konuştukları için ben çevirmeye çalışana kadar beynim duruyor.

Sezen Teyze yanımıza geldi. "Tatlım,araba hazır gel artık gidelim"

"Anne,Pınar da gelebilir mi?"

Sezen Teyze beni biraz süzdü. Bu fikir hoşuna gitmemiş gibiydi ama kabul etti.

***

Londra'da iki günü Hale'nin evinde geçirmiştim ve tahmin ettiğim kadar zor olmadı. Zaten çok da uzak değildi. Taksi bir saatten uzun gidince benzini bitmiş,yolda kaldıktan sonra yarım saat yürüyüş,bir otostop ve kırk dakika otobüs.

İlk gün Londra'yı biraz gezdim,buraya çok yabancı olduğum belli oluyordu. Türkiye'nin değerini çok iyi anladım,canım ülkem. Gezerken İngiliz bayrağı görmeyi hiç istemezdim,sokaklar garipti. Bir kez gelmiştim ve yıllarca durmak zorunda kalabilirdim ve bunu göze alarak gelmiştim ama Türkiyem'in yerini hiçbir ülke tutamazdı.

Evleri şehir merkezine yakın bir sahilin yanında,apartmandı. Evleri fazla büyük değildi ama dışarıdan göründüğünde harikaydı,etrafı çiçeklerle doluydu. Ama içi beklediğim gibi çıkmadı. Neyse,daha kötüsü olabilirdi.

Gizemli AdresWhere stories live. Discover now