°prolog°

50.4K 1.7K 630
                                    

"Kocaman adamsın be! Hiç yakışıyor mu Yağız abi?"dedim sinirle. İki dakika ortadan kaybolmuştum, geriye döndüğümde gördüğüm manzara başımda kocaman bir zelzele başlatmıştı. Kaşlarını çatıp, kulağını kapıdan uzaklaştırdı.

"İçeride kızın sevgilisi var be! Bu size yakışıyor mu?" dediğinde omuz silktim. "Bu yine de arkadaşımın özeline girebileceği anlamına gelmiyor." dedim ters bir tavırla. Resmen Affan abi ve Efsun'u dinliyordu. Hadsiz!

Bakışları üzerimde dolaştı. Umursamaz, çatık kaşları gözlerinin üstüne yattı. "Bu elbisenin daha kısası yok muydu?" dedi imayla. Gözlerim üzerimi inceleyip tekrar gözlerine çıktı. Ela gözlerindeki düzlük canımı sıkarken burnumdan derin bir nefes bıraktım. Şimdi de benimle alay ediyordu!

"Yok, en kısası buydu."dedim burnum havada. Pavyon kadınları ile düşe kalka bir çocuk yapmıştı. Orada kim bilir neler görmüştü ama benim dizimin biraz üstünde kalan elbisemi kısa buluyordu. Gözlerini devirişini izledim. Bakışlarım bir anlık gafletle dudaklarına düştü, aceleyle çektiğim harelerim ela gözlerinin içindeki yeşilleri bulacak kadar dikkatli bakışları ile çarpıştı.

"Kaşınıyorsun Meryem." dedi ciddi bir edayla. İnsanlarla sürtüşmeyi seven bir yanım vardı. Elimde olmadan, bir iki adım attım. "Kaşısana Yağız." diyerek tehditvari bir fısıltıyla konuştuğumda yutkundu.

"Senin çocuksu uğraşlarınla ilgilenemem. Biraz büyü, evlenecek yaşa geldin." dediğinde sesinde duyduğum toy istek, mideme vurdu. Kesik bir nefes aldım.

"Sanki sen mi alacaksın? Sanane?" diyen dilimi dişlerimle ezdim. Yüzü yüzüme yaklaştı, gözleri dudaklarıma düştüğü an kalbime iri bir tekme yedim.

"Kim bilir." dedi dolgun, katı sesi. "Hayat bu... birde bakmışsın uyandığın yatağın bir yanında tüm heybetimle seni izliyorum." kısık, acı, istek dolu bir sesti dudaklarımı döven.

Yutkundum.

"Çocuklu koca istediğimi hiç sanmıyorum. Hele pavyonlardan çocuk peydahlayan bir adam istediğimi da hiç sanmıyorum. Hele hele kartlaşmış, kırka merdiven dayamış bir adam istediğimi de hiç mi hiç sanmıyorum." deyip soluklandım. Şaşkınlıkla büyüyen gözleriyle bir müddet sustu. Yeni yeni atlattığı şoktan sonra yüzünü esir alan sinir, bedenimi korkuya itti. Aramızdaki küçücük fark sıfıra inerken, beni karanlık bir kuytuya çekti.

Bir anda sırtımın vurduğu duvarın soğukluğu cayır cayır yanan etime vururken alnıma dayanan alnının ısısı başımı döndürdü.

"Büyük konuşma Meryem."dedi soğuk bir sesle. Kurşun kadar sert, hançer kadar keskindi bakışları. "Gün gelir benim için yanar tutuşursun. Bu koca adamın aşkını istersin deli gibi." dediğinde nefesimi tuttum. Şaşırma sırası bana geçmiş gibi titreyen kirpiklerimle yüzünü izliyordum. "Ama ben seni kabul etmem, bir çocuğum var zaten. İkinciye ne hacet." diyerek devam ettiğinde dolan gözlerimle parmakları arasındaki kolumu çekiştirdim.

"Çok beklersin Meryem bana gelsin diye. Nah gelirim." diyen, ince, güçsüz sesimdeki tınılar söylediği şeylerin zoruma gittiğini vurdu yüzüme. Gülümsedi. Çarpık, kendinden emin bir gülümseyişti.

"Bir iddiaya girelim mi seninle?" diyen sesini dinledim. Kaşlarım gözlerimin üstüne yatarken merakıma yenik düşmek üzere olduğumu fısıldadım kulağıma. Bıkkınlık dolu bir nefes aldım.

"Seninle iddiaya girecek kadar delirmedim daha."deyip başımı kaldırdım. "Sana elini veren kolunu kaptırır, gözlere baksana..." deyip harelerine daha dikkatlice bakmaya başladım. "Ne varmış gözlerimde?"diyen tok sesi ayaklarımın bağını çözerken burnuma dolan tıraş losyonu kokusunu, burnunu çenesine yaslayarak doya doya içime çekmek istedim. Bedenimin ona verdiği tepkiler zihnimi kara bir uçuruma iterken bulamadığım sesimi aradım.

"Cin gibi bakıyor. Senden uyanığı var mıdır? Hiç sanmam." dedim zar zor. Gülüşü büyüdü, beyaz dişleri bu karanlıkta bize ışık olacak kadar ışıldıyordu. "Sende az uyanık değilsin, için gidiyor değil mi? İddiayı merak ediyorsun." dediğinde yenilgiyle başımı salladım. ''Güzel."deyip gözlerini gözlerimden çekti. Yüzü, uzağımızda kalan kalabalığa döndüğünde dikkatle ileriyi izledi.

Bir zaman sonra yüzünü yüzüme döndü. "Benim polis olduğumu biliyorsun değil mi?" diyen sesiyle yutkunup başımı salladım. "Şu ileride sarı saçlı bir oğlan çocuğu var, görüyor musun peki?" diyerek devam etti. Gözlerim gözlerinden ayrılıp bahsettiği çocuğu yerini bilir gibi radarına aldı. Kısa bir an çocuğu inceledikten sonra tekrar Yağız abiye döndüm.

"Eee, ne varmış çocukta?"dedim anlamayarak. Yüzü yüzüme yakınlaştı. Nefesim tekrar ve tekrar boğazımda kalırken, suratıma üflediği sıcak nefesi kasıklarımı sızlattı. "O çocuk bu akşam, bir sorun çıkarır mı? Çıkarmaz mı?" dedi keyifle. Söyledikleri ile kaşlarım çatıldı.

"Neden çıkarsın ki? Sende herkesten şüphe mi ediyorsun meslek aşkıyla?" dedim alayla. Adam resmen kafayı yemişti. On beş yaşında bir çocuğun, neden sorun çıkaracağını anlayamamıştım.

"Çıkarmayacak diyorsun yani."dediğinde sinirle soludum. "Yahu adam! Çıkarmayacak diyorum, tamam mı? Bu mu iddia konusu yani?" dediğimde sesimde şaft bir alay vardı. Başını evet der gibi salladı. "Ben de çıkaracak diyorum." diyen sesiyle yüzüne yumruk atma isteğimi dizginledim. İşime gelirdi, iddiayı kaybedecekti.

"İyi peki. Sonucunda ne olacak?" diyerek merakla sordum. Gözleri kısa bir an dudaklarıma düştüğünde göğsüm yandı. "Ben kaybedersem istediğin bir şeyi yaparım." deyip gözlerime çıkardı gözlerini. Oyunun kuralı zaten buydu. "Sen kaybedersen..."deyip tehlikeli bir bakış attı. "Esat'a gider, Affan'la Efsun'u anlatırım."

Şokla baktım. Korku ile bütünleşen bedenim anın etkisiyle ellerimi havalandırıp göğsünden ittirdi.

"Kafayı yemişsin. Bu düpedüz şantaj."dedim sinirle. Gözlerim doluyordu, Efsun'u asla böyle bir olayın içine sürüklemek istemiyordum. İttiğim bedeni bir iki adım gerimde durduğunda yüzümü izledi.

"Kendine güvenmiyor musun Meryem?" dedi alayla. Sinirim iki katına çıkarken karanlıktan çıkmak için iki adım ileriye attım. Buradan bir an önce gitmem gerekiyordu. "Ah, işte çocuk olduğunu kanıtladın. Oysa zararsız bir çocuk üzerinden iddiaya girmiştik. Şansın büyük, ben yanılıyor olabilirim."dediğinde adımlarım durdu. Göğsümü delip geçen karşı koyma isteği başıma çok belalar örecek gibi hissediyordum ama karşı koyulmaz derecede baskındı.

"Kendimden eminim ben!"diyip arkamda kalan yüzüne döndüm. Davul, zurna sesleri sözlerime karışıyordu. Elini cebine koyup bir adım kadar bana yanaştı.

"E, o zaman? Bana istediğini yaptırabilirsin. Sana bu şansı veriyorum. "diyen tek düze sesi onunla iddiaya girmem için programlanmış kadar ikna edici bir yatkınlıktaydı.  Başımı salladım.

"Tamam, sen istedin."dedim bir anlık havayla. "Hazır ol, seni insan içine çıkamaz edeceğim."diyerek devam ettiğimde kaşları havalandı. Alaylı bir gülüş yüzünü dövdü, yıllardır polis olan bu adamın tecrübeleri güçlü ise eğer, kocaman bir kuyunun içine girmiştim. Efsun, beni öldürecekti.

"Güzel, iddiayı kaybetme sakın."dediğinde özgüvenim uçsa da başımı sallayıp gülümsedim.

"Kaybetmem, sen kendini düşün." dememe kalmadan arkamda kopan gürültü, ayaklarımın bağını çözdü. Gülüşü büyüdü, kaşları arkada bir noktayı gösterdiğinde dolmuş gözlerimle omzum üstünden curcunayı izledim.

On beşinde, zararsız dediğim sarışın çocuk...orta yaşlarda, tülbentli bir kadının boynuna bıçak dayamıştı.

*

16.02.2020

Yirmi dakika içinde yazdım. Sabah uyandım ve dedim neden bir romantik komedi yazmayım ki? Mizah anlayışım çok var ama bunu buradan yansıtabilir miyim bilmiyorum ksndndmdmss

Şimdilik burada kalsın bakalım.

Bir ara dönüp, yazacağım.

Umarım beğenirsiniz.❣️

POLİSLE BAŞI DERTTE( TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin