"Korktuysan vazgeç, ne de olsa daha yeni başlıyoruz..."

Start from the beginning
                                    

Gerçekten, kimdi o kız?
Neden ona bulaşmamam gerekiyordu?

"Sen de yoruldun, değil mi?" diye sorduğunda gözlerimi açtım. O da koltuğa oturmuş, arkasına yaslanmıştı.

"Çok uykum var ya..." diye mırıldandı gözlerini kapatırken. Aklıma gelen fikirle kaşlarım çatıldı. Emre'yi bulmam için bunu yapmam gerekiyordu.

"Deniz, babamın nerde olduğunu bulabilir misin?" diye sorduğumda gözlerini açtı.

"Baban mı?" diye sordu şaşırarak.

"Emre, gitmeden önce mektubunda babamın bu oyunu başlattığını yazmıştı. Söylemiştim ya sana." derken öne doğruldum.

"Yani Emre'ye ulaşmam için önce babama ulaşmam lazım. En azından bir şeyler öğrenirim." dediğimde doğruldu.

"Babana ulaşabileceğimi sanmıyorum." dedi.

"Emre'yle ilgili bir şeyler bulsam yeter bana." derken gülümsedim.

"Bana yardım eder misin?" diye sorduğumda gülümseyip başını onaylarcasına salladı. Keyifle gülümsedim. Emre'ye bir adım daha yaklaşmış olmanın verdiği sevinçle arkama yaslandım.

"Yemekler benden o zaman." dedim hiç olmadığım kadar sevecen bir tavırla. Şaşırdığını belli edercesine gözlerini büyüttü.

"Sen yemek mi yapacaksın?" diye sorduğunda cebimdeki telefonumu çıkardım.

"Pizza sipariş edeceğim." dedim telefonu sallayıp.

Bir ihtimal...
Sadece bir ihtimal, insanı nasıl hayata bağlayabilirdi? Sadece bir ihtimal, insanın yüzünde aylardır oluşmamış gülümseyi oluşturabilir? Onunla ilgili bir şeyler öğrenebilmem sadece bir ihtimaldi. Ona ulaşmam değil, onu daha iyi tanımam bir ihtimaldi.

Ve sen sevgilim... Bir ihtimalken bile çok güzelsin...

Sipariş ettiğimiz pizzaları yedikten sonra film izlemiştik. Arada bir dalıp gittiğimde filmi durdurur, bana tuhaf tuhaf şeyler anlatırdı. Dikkatimi çekince de sıkıca sarılırdı bana.

Deniz...

Neden girdin hayatıma, bilmiyorum. Belki yaralarımı sarmaya geldin, belki de bana yara olmaya geldin. Ama iyi ki geldin.

>>>>>>>>>>>>>>>

"Emre!" diye bağırıyorum ipin diğer ucundaki Emre'ye.

"Büşra git!" diye bağırdığında incecik olan ipte ona doğru bir adım atıyordum. O da yaklaşıyordu bana, benim ona yaklaştığım gibi, usul usul. Tam karşımda durduğunda gözlerine baktım.

"Beraberiz..." dedim sessizce.

Yüzünde tuhaf bir ifade vardı.

"Bir ipte iki cambaz oynamaz demiştim." dediğinde ellerini omuzlarıma koydu.

"Sen mi gidersin, ben mi?"

Kaşlarımı çattım.

"Gitmemize gerek yok."

"Seni itersem, düşersin bu boşluğa. Sonsuzluğa, karanlığa gidersin."

"İt o zaman." dedim koyulaşan gözlerine sertçe bakıp.

"Olmaz. Sen karanlıktan korkarsın." derken omuzlarımdaki ellerini çekti.

"Ama ben... Karanlığa gömülmeyi hak ediyorum." dedikten sonra kendini geriye bıraktı.

Sıçrayarak uyandığımda koltukta uyuyakaldığımı fark ettim. Gördüğüm o tuhaf şeyin rüya olmasının verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım.

CAMBAZWhere stories live. Discover now