9| biz asla aynı olamayız

3.4K 501 365
                                    

Thirty Seconds To Mars-Love Is Madness



"Biraz huysuzlandığında altını kontrol edin, daha gelmeden yedirdim o yüzden yakın zamanda acıkmaz ve--ve--"

"Yujin."

"Tamam, tamam. Gidiyorum. Görüşürüz, bebeğim."

Ve nihayet kapı arkasından kapandı.

İşte tam o anda da Yujin'in aceleyle kucağıma tutuşturduğu bebek ağlamaya başladı. Yani bilmiyorum, gözlerini tamamen kapatmıştı ve hiç yaş gelmemesine rağmen o kadar çok bağırıyordu ki canını yakıyorum diye düşündüm.

"Taehyung, Taehyung al onu benden. Bir şey mi yaptım? Çok mu sıkıyorum? Canı yanıyor!"

"Aman tanrım," Taehyung durdurulamaz bir şekilde kahkaha atmaya başladığında önce ben sustum, sonra da kucağımdaki Haewon sustu. Onu ilk kez böyle gülerken, bana gülerken görüyordum alışabileceğim türden bir şey değildi. Sanırım... onu hep çok sinirlendirdiğim göz önünde bulundurulduğunda...

"Ne?" dedim kendimi toparlayabildiğimde. "Ne var? Komik bir şey mi oldu? Kızın ağlıyor şurada, sense gülüyorsun."

"Sadece Yujin gittiği içindi, alışır birazdan diyecektim ama şimdiden sustu zaten," dedi nefeslerini toparlayabildiğinde, gözleri gülmekten yaşarmıştı ve parlıyordu. Derin bir nefes aldı. "Önce o ağlıyordu ve sen öyle baktın ki-- öyle baktın ki-- tanrım, karşımda iki tane bebek var."

"Baban komik olduğunu sanıyor, Haewon," dedim ona gözlerimi devirdikten sonra. Bana bebek demişti, hiç hoş değildi. Bir elimle kucağımdaki bebeğin sırtına destek olarak- her an kendini geriye atacakmış gibi hissettiriyordu- salona yürüdüm. Bu bebek işine iyice alışmaya başlamıştım aslında ya, o kadar da korkutucu gelmemeye başladı. "Bakalım burada ne varmış?" Onu koltuğa oturttuktan sonra belki bir parmağım kadar olan ayaklarına baktım. Küçücük pembe bir ayakkabısı vardı ve tanrım, çok sevimliydi. "Bu boyutlarda ayakkabı ürettiklerini bilmiyordum..." Ayakkabılarını çıkardım ayakları rahat etsin diye, zaten çıkarmamı bekliyormuş gibi ben ayakkabılarını çıkardıktan sonra bacaklarını sallamaya başladı.

"Ee," dedi Taehyung, koltuğun diğer tarafına otururken. "Ne yapıyoruz şimdi?"

"Nasıl ne yapıyoruz?"

"Akşama kadar sadece oturup onu mu izleyeceksin? Bana uyar." Uzanıp bebeğin ellerini tuttu.

"Ne? Bebek başka bir şey yapmıyor mu?"

"Ne yapmasını bekliyorsun?" Bana güldü tekrar. "Belki uykusu gelir birazdan da uyur. Başka bir numarası yok," dedi Haewon onun elini kendi ağzına götürürken. Öndeki dişleri küçücüktü ama bütün dişleri çıktı mı, bilmiyordum. Isırır mıydı? Isırırsa acır mıydı?

"Konuşmuyor mu?"

"Anne ve baba diyor," dedi ve sonra sustu. Devamında hevesle bir şeyler söyleyecek gibiydi ama duraksadı. "Bir keresinde... bunu sana söylüyorum ama yine istememek muhabbetlerini açma. Bir keresinde Woohyun'a baba demişti."

Gözlerimi kısarak ona baktım, bu konuyu açmamam gerektiğini söylemişti ama aslında bunun beni ne kadar sinir ettiğini bilmesi gerekirdi. Nasıl konuşmamalıydım ki şimdi?

"Nihayetinde ona zaten baba diyecekti," dedi kendi kendine. Dudaklarımı birbirine daha fazla bastırdım. Kendini ikna etmeye çalışıyor gibi görünüyordu. "Ben... bazen düşünüyorum ki..."

Ben de düşündüm. Aslında Taehyung'un da arkadaşa ihtiyacı olabilirdi. Bilemiyorum, bana bunları anlatmasının başka bir nedeni olamazdı. Beni sevmediğine bir noktada emin gibi bir şeydim ama bana anlatıyordu.

Someone You Loved | vminWhere stories live. Discover now