🥀Trente-trois

En başından başla
                                    

Bana her şeyi bu kadar detaylı anlatması sinirlerimi bozuyordu. Halimi görmüyor muydu? Ne diye uzatıp araya gereksiz betimlemeler sokuyordu?

"Gösterinin olduğu gece iyi bir iş çıkardığımızdan dans hocamız alkol almamıza da izin vermişti. İşte o gece..."

Nereye varacaktı bu cümlenin sonu? Ona karşı hissettiğim duygulardan hiç mi haberi yoktu? Bunları bana anlatmasındaki sebebi hala çözemiyordum.

"O gece, biz Jiwoo'yla birlikte ol-"

Başımı hışımla avuçlarımdan ayırıp doğrudan suratına baktım. Dudaklarım birbirlerinden ayrıldı. Bir şey, bir çok şey demek için ağzımı açtım fakat diyemedim. Sadece sustum. O an denilecek, söylenecek o kadar çok söz vardı ki ben sadece susarak dolan gözlerimle onun gözlerinde bir sebep aradım. Neden kalbimi daha çok acıtıyordu?
Bunu anlatmasa, bu gece bu şekilde bitmese çok şey mi kaybederdik?

"Rosabel..."

Gözümden akan bir damla yaş kucağımdaki ellerimin üzerine düştüğünde burnumu çektim.

"Bana karşı bir şeyler hissediyorsun öyle değil mi?"

Yüzündeki çaresizlik bana yansıdığında kendimden utandım. Şu an bu cümlesini reddedememekten, ağzımı açacak halim olmasından utandım. Bir şey diyemedim. Yalan söylemek onun kadına benim için kolay bir şey değildi.

Bir elini saçlarıma daldırıp beni kendine doğru çekeceği esnada başımı geri çekerek bacakları üzerinde geriye doğru kaydım ve parkenin üzerine oturdum.

"Güzelim?"

"Deme! Zaten bir sevgilin varken bana güzelim deme, Jungkook."

Keşke bu gece o sojudan hiç içmeseydim diye düşündüm. Berbat bir halde olduğumu biliyordum. İki gündür sürekli ağlayan bir kişi kadar yıkıktım.

Gözümden akan yaşların nereye düştüğünü umursamadan biraz daha uzaklaştım ondan.

"Çünkü ben... Ben senin güzelin değilim."

Tam o esnada gözündeki ışıkların teker teker söndüğünü görmüştüm. Yüzündeki ifade az öncekine nazaran daha ciddi bir hal aldığında alt çenesi kasıldı. Giydiği gömleğinin açıkta bıraktığı boynundaki damarlar belirginleşmeye başlamıştı.

"O geceden sonra Jiwoo Jimin'le sevgili oldu Ross! Ben hayatımın en büyük kazığını sevdiğim kadından yedim. Tüm bıçakları sırtıma tek bir kadın sapladı. Ben ona kollarımı açmışken, onu her şeyiyle kabul etmişken o beni bitirdi."

Aniden ses tonunun yükselmesi ile yerimde sıçramıştım. Sırtım arkamdaki kanepeye değiyordu. Dolan gözleri, gözlerindeki saklanan tüm duyguları gün yüzüne çıkarmaya başlamıştı.

"İhanetin şiddetini en çok ben hissettim, Ross."

"En çok ben sarsıldım en çok benim duvarlarım yıkıldı. Enkaz altında kalan kalbimi aylar öncesine kadar kurtarabilen kimse olmadı. Bedenim kalbimi, kalbim bedenimi aradı fakat ikisi artık bir araya gelemeyecek kadar kırılmışlardı birbirlerine. Fakat sonra bir ışık göründü enkazın ardındaki ufak boşluktan. Melek gibi süzülerek girdi çıkardı kalbimi o göçükten. Kalbim utangaçlığını saklayarak yeniden ait oldu bir başkasına. Ama bu defa hayatını kurtaran kişiyi ışığımı seçti."

Emekleyerek bana doğru bir adım attığında az önce anlattıklarına karşılık açık kalan ağzımla izliyordum onu.

"Senin bir sevgilin var Jungkook."

Sesim çaresizlikle ortaya döküldüğünde bana yaklaşmaya devam etti. Masanın üzerindeki yarım kalmış soju şişesini kafasına dikerek büyük bir yudum aldı. Yüzünü ekşiterek şişeyi geri bıraktığında dizleri üzerine bana bakmaya devam etti.

DÜELLØ°JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin