🥀Douze

4.2K 366 79
                                    

Ω Cygne Rosabel Ω

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ω Cygne Rosabel Ω


🥀

Soğuk, Hongdae sokaklarında adeta kol gezerken boynuma doladığım şalımın ve başıma geçirdiğim yün berenin bir miktar da olsa beni sıcak tutmasını istiyordum.

İki günün yorgunluğunu taşıyan bedenimi bu sabah buzun üzerindeki huzurumla gevşetmeye çalışmıştım. Şimdi ise sıcak suyun altında uzun bir duş almış vücut ısımı koruyarak yünlü kıyafetlerimi üzerime geçirmiştim. Saçlarımı örerek yüzümü açtığımda üzerine de mor iplerden örülmüş yün beremi de üzerine eklemiştim.

Çantamın içine gerekli olan malzemelerimi atıp dairemden dışarı çıktığımda girişteki holden yarım botlarımı alıp hızla ayağıma geçirdim. Kolumda öten saat, vaktimin dolduğunu hatırlatıyordu. Çevik Bir hareketle saatimin alarmını da kapatıp merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Bugün ilk çalışmalarımızı yapacağımız gündü.

Tuhaf hissediyordum. Heyecanlıydım fakat aynı zamanda içimde bir bilinmemezlik de vardı. Sanki başladığım bu işin sonunu çok ufuktaymış gibi göremiyordum. İçerisindeki her köşesi ayna dolu bir kutu gibiydim. Küçük bir delikten bakılınca sonsuz ışıktan başka hiçbir şey görünmüyordu.

Giriş kapısının önünde beni bekleyen bedeni gördüğümde adımlarımı hızlandırıp bu soğuğa rağmen beni dışarıda bekleyen adamı daha fazla bekletmemek için apartmanın kapısını açıp dışarı çıktım.

"Merhaba!" Elimi gözleri önünde sallayıp boynuna doladığı atkısını çekiştirdim. Gözlerini dalmış olduğu arkamdaki küçük çiçek bahçesinden bana çevirdiğinde gülümsedi. Soğuktan dudaklarının kenarı çatlamaya başlamıştı.

"Merhaba. Geçen günkü randevunun hıncını mı almak istiyorsunuz küçük hanım?" Önden yürümeye başladığında siyah deri ceketini çekiştirip beni beklemesini sağladım. Ardından beraber yürümeye başladık.

"Sadece bugün fazladan antrenman yaptım. Biliyorsun belim çok ağrımaya başlamıştı." Birkaç bloğun bulunduğu sitenin çıkışına geldiğimizde motorunun koltuğunun altından aldığı kaskı bana uzattı.

"Sana o koltuk takımlarını ben hallederim demiştim." Kendi kaskını usulca kafasına geçirdiğinde sol ayağını motorunun üstünden geçirerek yan tarafa attığında iki eliyle motorunun frenlerini kavradı. Ben de beremi çıkarıp çantama attıktan sonra hızla kaskı başıma geçirmiştim.

"Hadi ama Jungkook ikimiz de yorulmuştuk senin tek başına o koltuk takımlarını salona taşımana izin veremezdim." Başını aşağı yukarı salladığında parmaklarımı arkamdaki demirlere dolaşmıştım.

DÜELLØ°JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin