"16"

34.5K 1.1K 102
                                    

'Beni yokluğunla tehdit ediyorsun ya asıl sen bensiz kalacaksın' diyerek ardıma bakmadan çıktım cafeden. Attığım her adımın daha güçlü kendinden emindi. İster gelir ister gelmezdi fakat beni kardeşim dediğim kişi ile seçim yapmak zorunda bırakamazdı. Tercihim belliydi fakat sonuçlarını belli değildi onu da zaman gösterecekti.

................................................

Koşmaktan ayaklarım artık kopacaktı. O kadar hızlı ilerliyordu ki bağırmalarıma tek bir cevap vermeden. İnsanların tuhaf bakışları umurumda dahi değildi. Cafeden epeyce uzaklaşmıştık. Yaklaşık bir saattir yürüyen (bence koşan) adama yetişmeye çalışıyordum. 

'Can dur artık' diyerek ellerimi dizime koyup nefeslenmeye çalıştım. Her adımı benim iki adıma tekabül ediyordu. İnsafsız beklememişti bile. Murat'ı ardımdan bırakarak Can'ın peşinden gelmiştim asla pişman değildim. Yürümeye devam ettiğini gördüğüm de 

'Valla bayılacağım artık' diyerek yere çöktüm. Yürüyecek takatim kesinlikle kalmamıştı. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki. Nefesim ciğerlerimde sıkışıp kalmıştı. Elimi göğsüme koyup derin nefes almaya çalışıyordum. Terlemiştim de.  Son hamlemi yaparak

'Işıl abla bayıldı' diye bağırdım. Bu da onu durdurmazsa eğer evlerine gidip dönmesini bekleyecektim. Ve amacıma ulaştığımı duran adımları ile anladım. Hızla arkasını dönüp üzerime gelmesi ile azıcık korkmuş birazcıkta gerilemiştim. Yaklaştıkça gözlerinde gördüklerim ile resmen donup kalmıştım. Hangi ara onu bu kadar sevmişti ki. Hepi topu bir aydır yanındaydık. Gerçi birini sevmeye bir dakika bile yeter de. Ama asla anlamayacaktım hangi ara bu kadar ileriye gittiklerini.

'N-ne oldu' diye kekeleyerek titrek sesiyle soran Can'ın haline dolan gözlerimle baktım. Sevdiğine bir şey olunca insan bu şekilde mi görülüyordu. Gözlerimden akan damla ile ellerimi tutup 'o-ona bir şey olmadı değil mi?' diye sordu. Hızlıca başımı olumsuz anlamda salladım. Gözlerinde geçen rahatlama ile akan bir damlayı silmedi. Konuşmadık yanımda diz çökmesi üzerine hızlıca sarılıp ağlamaya başladım. Şimdi asla ama asla pişman değildim ardımdan bıraktığım için. Nasıl bu zor zamanında onun yanında olmazdım ki. En kötü günümü güzelleştiren insanlara nasıl sırtımı dönmüştüm. Dostluk kardeşlik bu muydu. İç sesimin beni azarlayan sesini kulaklarımı kapama yerine kesinlikle hak veriyordum. Kendimi daha önce hiçbir zaman bu kadar eksik hissetmemiştim. Kızlarla bir gün konuşmasa yerinde duramayan ben en az iki günde bir arar olmuştum. Şimdi de onlar için akıyordu göz yaşlarım. Duyduğum hıçkırık sesinin bana ait olmadığına yemin edebilirim. Başımı kaldırdığımda küçük bir çocuk gibi ağlama isteğini dudağını ısırarak duran adama sıkı sıkıya sarıldım. Nasıl kırılgan, nasıl yaralıydı. Işıl abla onu red etmişti. Gitmesini istemişti ondan.  Ellerim benden bağımsız fazlasıyla yaralı  olam arkadaşımın saçlarını okşarken duyduğumuz fren sesi ile elim havada kalmıştı. Daha arkamı dönmeden duyduğum 

'Çek ULAN ELİNİ' diye bağıran Murat ile yerimden sıçarıp arkama baktım. Oğuz kolunu tutuyor bize yaklaşmasını engelliyordu. Neden bu şekilde davrandığına asla anlam veremiyordum. Bu yaptığı davranışın açıklaması peki;  Umurumda mı? Değildi. Asla kafa yoracak takatim dahi yoktu. Şuan tek odak noktam hiç bıkmadan yaralarımı saran, yaralı arkadaşımdaydı. Sabah Beni tehdit ettiğini unutacak değildim. Tekrar önüme döndüm Can hızlıca gözlerini siliyordu, bu davranışı onların onu bu halde görmek istemesindendi. Bence hiçte ayıp olan bir davranış değildi, seviyordu. Bunu nasıl gösterebilirdi ki. Gözünden akan yaşları silmek için  Ellerim benden bağımsız yüzüne gideceği zaman

'EĞER ONA DOKUNURSAN DOKUNACAK BİR YÜZÜ OLMAYACAK ÖZDE' diye bağıran adam ile ellerimi yumruk haline getirerek burnumdan hızlıca aldığım soluklarım ile

KARANFİL(TAMAMLANDI:)))Where stories live. Discover now