devrim kadını | Kızıl Güvercin

Почніть із самого початку
                                    

Kehribar irislerindeki mutluluk içimi ısıtıyordu. Onun mutluluğu benim mutluluğumdu.

"Ciddi ciddi evleniyoruz," dedi inanamıyorcasına. Kirpiklerimi kırptım. "Evet, gönül rahatlığıyla askere gidebilirsin,"

Rahatlamışlıkla nefes verdi. Yanağımdaki parmağını ileri geri tenimde hareketlendirdi. "Evimin hatunu olacaksın," gülümseyerek gözlerimi kapattım ve açtım. Yeniden alnımdan öptü ve dudaklarını şakaklarıma doğru sürttü. "Beren'im," kirpiklerimi yavaşça kıvırdım. "Her anımı seninle geçireceğim. Bunu o kadar çok bekledim ki güzelim,"

Keşke bekletmeseydim seni bu kadar.

Kaygılarım çok fazlaydı. Korkularım yeniden gün yüzüne çıkıyordu. "Beni hiç bırakma Demir. Sensiz bırakma olur mu?" elimi tutup avcumdan öptü. "Seni bıraktığım gün öldüğüm gündür göz bebeğim. Bana inan olur mu, her nerede olursam olayım bu kalp sadece sana ait,"

Dolan gözlerimi saklamak için sıkıca sarıldım. 'Gitmezsin sen, bilirim.' dakikalarımızı sarılarak harcadık. Kopmamaya yeminliydik sanki.

Yavaşça sırtımdaki kollarını çekince bende ona eşlik ettim. Sırtını koltuğa yasladı ve yeniden yamacına çekti beni. "Altı ay sonra benim gelinim olacaksın," başımın üzerinden öptü.

Altı ay... Umarım çabucak geçerdi.

Kısık seste çalışan televizyonun kumandasını alarak kanallarda dolaştı. Daha önce sinemada ilk serisini izlediğimiz filmin ikinci serisinin olduğu kanalda durdu. Hafifçe öne doğru eğilip kahve kupasını kemikli parmaklarıyla kavradı. Ben kahve sevmezdim. Ama Demir çok severdi.

Bir yudum aldıktan sonra porselen kupayı ıslanan dudaklarından çekti. O filme odaklıyken ben onu izliyordum. Diliyle dudaklarındaki kahvenin nemini sildi. "Hatun şu an hiç iyi bakmıyorsun," gözlerimi kaçırdım. Ne yapayım çok tatlı görünüyordu. "Bakmam yasak mı?" dedim mırıl mırıl. Âdem elması yavaşça hareket etti. "Değil," büyüleyici irislerini yüzümde dolaştırdı. "Seninle ne yapacağım ben?" dedi kendi kendine konuşur gibi. "Sanırım sevgi komasına sokacaksın beni,"

Dudaklarımdan zapt edemediğim kıkırtım döküldü. Gözleri aniden kısıldı. Hemen gülmeyi kestim ve ağzıma fermuar çektim. Bakışlarımı televizyona çevirdim.

Demir'in nefes alışverişini dinlemek çok rahatlatıcıydı. Filmin sahnesinde meyve tabağını görünce "Meyve yer misin?" diye sordum. Kahvesini bitirmişti. "Zahmet etme," demiş olsa da bir koşu mutfağa gitmiş ve ikimiz için bir kase meyve hazırlamıştım. Salonun kapısından girince gülümsedi. "Gerek yoktu güzelim," yanına oturdum. "Sana iyi bakmalıyım, yoksa Ayşe annem bana kızar,"

"Annem sana kıyabilir mi?"

"Oğluna iyi bakmazsam kıyabilir,"

"Ulan çok güzelsin," deyip yanağımdan seslice öptü. "Anneme anne deyişin yok mu, ölüyorum kızım sana,"

Bende sana...

Gülümseyip bir tane mandalina alarak soymaya başladım. Soyduğumu ona uzattım. "Sen ye onu, ben kendime soyarım," deyip reddetti ancak mandalinayı dudaklarına değdirdim ve omuzlarımı silktim.

"Çakal," deyip mandalinayı aldı. "Dudaklarına değdi, yemeye mecbursun artık," deyince gözlerinde muzip ışıltılar canlandı. Üzerime eğildi ve etkileyici sesiyle "Seni de yemem gerekiyor bu durumda," diyerek dudaklarıma baktı. "Hatırlatmaz mısın?"

DEVRİM KADINIWhere stories live. Discover now