53. Bölüm

31K 1.6K 354
                                    


Elleri dolu olduğu için mi yoksa sarılmak istemediği için mi bilmiyorum ama karşılık vermemişti ya da verememişti. Sakalları yanağıma sürtünürken derin bir nefes aldığını duydum. Kokumu içine çekiyordu. Kokumu özlediğine inanmak istiyordum. Kimseden çıt çıkmadığı şu dakikada kulağıma, "Hoş buldum," diye fısıldadı. Fısıltısı içimi eritirken istemeden de olsa geri çekilmek zorunda kaldım. Gözlerine bakamıyordum ama suratında muzip bir ışıltı olduğuna neredeyse emindim.

"Hoş..." Konuşmakta zorlanınca boğazımı temizledim. "Geldin." Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemediğim için masayı işaret etmiştim. "Geçsene."

"Yatak odan nerede?" diye sorunca arkadan bir, "Çüş!" sesi geldi. Kimden mi? Hala sorgulanıyor mu bu? Tuna, Kaan'a ters bir bakış atıp bana döndü yeniden. "Oraya koyayım, sonra açarsın. Beğenirsen asar, beğenmezsen atarsın." Bakışlarım elindeki dikdörtgen şeklinde olan pakete kaydı.

"Açsana biz de görelim," diyen Merve'ydi.

"Açabilir miyim?" diye sordum ben de Tuna'dan izin alarak.

"Tabii." Koltuğun üzerine koyduktan sonra Nazlı'ya, "Bir bıçak getirsene," dedi. Yenge kayınço ilişkisi mi? Gözümüzden kaçmaz. Yengesi de ikiletmeden kayınçosunun isteğini yerine getirmek için kalktığında şok içindeydim. Şu anda çemkirmesi falan gerekmiyor muydu? Aralarında bilmediğim bir yumuşama olmuştu demek. Daha sonra sorguya çekilecekti birileri anlaşılan.

"Al," diye bıçağı uzatan Nazlı yerine oturduğunda Tuna kartonu dikkatlice kesip çıkardı. İçinden siyah, metal bir şey çıkıyordu ama tamamını görmeden bir anlam verememiştim.

"O ney?" diye sordu Kaan. Arkamı dönüp ona susmasını işaret ettim. Tuna'nın elinde bıçak vardı ve Kaan'a bayıldığı söylenemezdi. Paketi tamamen açtığındaysa metal bir dünya haritası olduğunu görmüştüm. Büyük bir tabloydu ve çok şık görünüyordu. Eğilip siyah metale dokundum.

"Harita mı aldın?"

Oturduğu yerden kafasını kaldırıp saçlarının arasından bana bakarken, "Evet," dedi. "Beğendin mi?"

Kafamı salladım. "Çok güzel."

"Özel bir anlamı var mı?" diye sordu Selen.

"Var."

"Nedir?"

Tuna bana bakıp yandan bir gülüş attı ve bir şey söylemedi. Benim anlamamı istiyordu. Zeki kızsın sen İklim, anlarsın. Anlarsın ama şimdi değil çünkü mantığını az önce bu adamın kollarında bıraktın.

"Ben şunu koyup geleyim."

Tuna yerinden kalkıp tabloyu kucakladığında, "Şu tarafta odam," diye işaret ederek önden yürüdüm. Ben gitmese miydim acaba? Kaan çok dalga geçecekti.

"Şöyle bırakabilirsin."

"Buraya asarsın diye düşündüm ama varsa çalışma odasına daha çok uyar sanırım," dedi yere bırakırken.

"Yatak odam için biraz keskin çizgileri var ama yine de burada kalsın."

"Emin misin? Eğer eminsen asabilirim?"

"Buna hayır diyemeyeceğim. Kendim yapamam, başkasından da isteyemem." Derken Kaan'ı kastediyordum çünkü söylenip duracaktı.

"İsteme tabii. Ben yaparım." Sabahtan beri kendisi varmış gibi konuşmasına gülmeden edemedim. "Alet çantasını alabilir miyim?"

"Hemen getiriyorum," diyerek yatak odasından fırladım. Tuna'nın yatak odamda olduğunu ve bana aldığı hediyeyi her gün uyuyacağım odaya asacağını düşünmemeye çalışıyordum. Oraya asmamı istemişti. Haritanın bir anlamı da var demişti ama ne olduğunu söylememişti. Sakin kafayla düşünecektim bunları. Zira şimdi aklım sakin kalsa, kalbim kalamıyordu.

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin