43. Bölüm

31.4K 1.6K 413
                                    


"Teşekkür ederim," dedim, arabasını evimin önünde durduğunda. "Güzel bir akşamdı." Kemerimi çözdükten sonra cevap verecek mi diye bekledim ama o cevap vermek yerine öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. "Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun?"

"Düşünüyordum."

"Neyi?"

"Ne kadar şanslı olduğumu."

Bu cevabı beklemediğim için ne yapacağımı şaşırdım ve bir şey de yapmadım, suratına aval aval bakmak dışında.

"Seninle yan yana olmak bile bu kadar güzelken, bir de kalbini doldurduğumu düşünüyordum da..." O yutkundu ama ben nefes bile alamadım. "Tüm dilek haklarını kullanmış bir adam olarak başka bir şey istemezdim Allah'tan."

İçimdeki Nazlı etkeni, 'isterdin' diye kendini gösterse de, "Böyle şeyler söylediğinde kendimi suçlu hissediyorum," diyerek dürüst oldum ben.

"Suçlu hissetmeni gerektirecek bir durum yok İklim." Avuç içini yanağıma yerleştirdi. "Seni zora sokmak için söylemiyorum. Sadece ne hissettiğimi bil istiyorum."

"Sana hiç tutamayacağım bir söz vermişim gibi hissediyorum." Fazla mı dürüsttüm bu sefer de?

"Dedim ya, bana bir adım atman bile ilerisini düşünmem için yetiyor. Şimdilik fazlasında gözüm yok."

Şimdilik.

Elimi kapının kulpuna yerleştirerek açtım arkamdaki kapıyı. "İneyim ben artık. Tekrar teşekkür ederim."

Yanağımdaki elini geri çekerken derin bir nefes aldı. "Yarın ararım."

Arabadan inene kadar başka bir şey söylemedim ama indikten sonra eğilip, "İyi geceler," dedim.

"Sana da."

Kapıyı kapattım ve bakışlarını üstümde hissederken çantamdan anahtarları çıkarıp içeriye girdim. Zor durumda kalmadığım ve haliyle onu da kırmadığım, normal bir geceydi. İlk zamanlar evime geldiğinde, "Senin de bana bir kahve borcun olsun böylece. Bir randevu sonrası seni eve bıraktığımda," dediğini hatırladığım için az önce arabada biraz gerilmiştim ama sanırım onun hafızasında benimki kadar yer etmemişti bu kahve meselesi. Üstelik Şile'de ona borcumu ödediğimi düşünüyordum. Bu eve onu bir kere boş bulunup almıştım, ikincisini yapamazdım. Şu anda benim bile burada yaşamaya hakkım yoktu.

Ertesi sabah yapacağım herhangi bir işim, görüşeceğim herhangi bir arkadaşım olmadığından emin olarak karşıya, babamın yanına geçmiştim. Neredeyse iki aydır görüşmüyorduk babamla. Benim fırsatım olmadığı gibi o da yanıma uğramamıştı nedense. Belki malum olaydan sonra yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunu düşünmüştü, kim bilir?

Anahtarla girebilecekken, hem habersiz geldiğim hem de ellerim dolu olduğu için zile bastım. Onu gerçekten çok özlemiştim ve bu da heyecanımı haklı kılıyordu. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında karşımda babamı değil, orta yaşlarda bir kadını gördüm. Suratımdaki gülümseme anında kaybolurken, bir yerden gözümün ısırdığı ama bir türlü hatırlayamadığım kadının kim olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"İklim?" Kadın benim aksime neşeli ve cıvıl cıvıldı.

"Merhaba?"

"Ayhan Bey!" diye bağırdı içeriye doğru. "Koş bak, kim var kapıda?"

"Pardon da siz kimsiniz?" Kibarlık da bir yere kadardı ama değil mi?

"Nergis kızım ben, kaç yıllık komşuyum babanın."

USLANMAZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now