8. Bölüm

52K 2.2K 360
                                    


Dudaklarının baskısını üzerimde hissettiğimde sanki bunu bekliyormuş gibi hiç oyalanmadan kendimi ona karşılık verirken ve kollarımı boynuna dolarken buldum. Tek eli sırtımdan aşağı kayıp beni kendine bastırırken daha fazlasını yaparak ayaklarımı yerden kestim ve belini çevreledim. Saçlarımdaki eli de diğer elinin yanına indiğinde daha güvendeydim artık. Sırtımı balkon demirine yaslayarak öpücüğünü derinleştirirken bizi izleyen komşularımız umurumda bile değildi. Orada çok oyalanmadan önce balkon kapısını bulan sırtım, ardından salonun duvarını ve en sonunda da yatak odamızın kapısını bulmuştu. Saçlarını kavrayan ellerim onu bir daha bırakmamak istercesine tutuyor, dudaklarına hasret kalan dudaklarım sanki bu son öpücüğümüzmüş gibi hasret gideriyordu. Belki sondu, belki değildi bilemezdim ama şu an tek istediğim; veda edeceksem de ona güzel bir veda etmekti. Nitekim bedenim yatakla buluştuğunda da bunu yapacağımı biliyordum.

Gün sonlanmak üzereyken bedenimi kollarının arasına çektiğinde hiç itiraz etmeden başımı çıplak göğsüne dayadım ve kalp atışlarını en yakından hissederken gözlerimi kapadım. Bu, duymayı en sevdiğim sesti. Ve burası, yeryüzünde huzurla dolduğum tek yerdi. Sevdiğim adamın kollarında, tenim tenine özgürce değerken hissettiğim dinginliği hiçbir şeyle tarif edemezdim.

"Bana ne yapıyorsun böyle?" diye soluğunu verdi saçlarımın arasına. Dudakları saçlarımın üzerindeydi ve elleriyle de bedenimi usulca kavramıştı. "Neden dönüp dolaşıp sana geliyorum İklim?"

Gözlerimi açıp kafamı kaldırdım ve okyanusları kıskandıran mavileriyle bakışırken sol elimi kalbinin üzerine koydum. "Nereye gidersen git buradayım," dedim. Daha bugüne kadar sevgisinden şüphe ettiğim adamın beni öpüşüne, bana dokunuşuna şahit olduktan sonra bunun aşk olmadan böylesine naif ve güzel olmayacağını bildiğim için kendimden emin bir şekilde söylemiştim bunu. Beni seviyordu. Hala. Tıpkı onu sevdiğim gibi. Hala.

"Oradasın," diye fısıldadı dudaklarıma doğru ve ardından küçük bir öpücük bıraktı. "Ama böyle olmaz, biliyorsun." Sesinde kırgınlık vardı, olmayan şey ise umuttu.

"Biliyorum." Bu sefer ben uzanıp boyun girintisinden öptüm. Az önce yaşadıklarımızın verdiğimiz kararı etkilemeyeceğini biliyordum. Kafamı karıştıran tek sorunun cevabını aldığıma göre içim rahattı. Daha fazlasını istemeye hakkım yoktu. Beni sevdiğinden emin olmakla yetinmeliydim. O da cevap vermedi. Sessizce bir müddet daha uzandık yatağın içinde.

"Neden istifa ettin?" diye sordum, onu anlamak isteyerek.

"İklim," dedi sertçe.

"Hayır, seni anlamaya çalışıyorum. Benimle paylaşsana?" Bu zamana kadar onu hiç anlamaya çalışmamıştım belki de.

"Sen?" diye sordu, kaşlarını kaldırarak. "Mümkün değil ya." Bakışlarını karşıya dikerek omuz silkti. Omzuna vurdum.

"Söyle hadi de öyle karar verelim."

"Bak beni yine sinirlendireceksen..."

"Ne yaparsın?" diye sordum, halimiz ortadaydı neticede. Sinirliyken de ayrı bir karizmatik olduğunu hatırlamıştım yeniden.

Güldü. "Her neyse, cıvıma," dedi. Gerçekten bugün cıvıyan tek kişi bendim çünkü. Gözlerimi devirdim. "Fotoğrafçı olacağım."

Sakin kalmalıyım, sakin olmalıyım, sinirlenmemeliyim. "Zaten çok güzel fotoğraf çekiyorsun. Bunun için bankayı bırakman şart mıydı?" Sesim tekdüzeydi.

Kolunu bedenimden çekerek benim de kendi yastığıma geçmemi sağladı. Kasıldığını görebiliyordum ama kükremiyordu, bu da bir şeydi. "Profesyonel olarak uğraşacağım. Artık mesleğim bu, derslerine başlıyorum."

"Macera peşinde koşacaksın yani?" diye sordum alayla. Üniversitesi ayrı, beş yıldır verdiği emek ayrıydı mesleği için ve şimdi tam yükselecekken beyefendinin canı sıkılmıştı. Yirmi yedi yaşında koca bir bebekti.

"Senin için yaptığım her şey macera zaten." Çarşafı üzerinden itti ve ben şaşkın bakışlarla onu izlerken yerdeki pantolonunu bacaklarına geçirdi. Alnına düşen saçlarını kolunun tersiyle iterken bana laf yetiştirmeye devam ediyordu. "Biliyor musun? Gerçekten doğru karar vermişiz. Boşandığımız için üzülenlere söyleyelim, bize bir kutlama yemeği falan yapsınlar. Valla bak, biz iyi kurtulmuşuz." Tişörtünü üzerine geçirdiğinde omzumu silktim.

"Bence de verdiğimiz en doğru karardı," diye diklendim. Altta kalamazdım ya? "Sen şimdi gidince toplayacağım arkadaşlarımı, sabahlara kadar eğleneceğim. Gidişinin şerefine içmek paha biçilemez."

"Aynen aynen," dedi dolabın üstündeki bavula ulaştığında. "Ben de en hızlısından bir parti ayarlıyorum şimdi. Ama kalabalık olmak lazım, sap sap nereye kadar değil mi?"

An itibariyle damarıma basmıştı. Yanımdaki yastığı alıp kafasına attım ve yatakta ayağa kalktım. "Hele öyle bir şey yap!" Yüzüne çarpıp yere düşen yastığı alarak koridora fırlattı. "Ben temizliyorum bu evi!" diye bağırdım. "Git getir o yastığı."

"Çok beklersin." Eline geçirdiği birkaç parça giysiyi bavula tıkıştırıp iç çamaşırlarının olduğu çekmeceye yöneldi. "Ruh hastası."

"Az önce öyle demiyordun ama? Bana ne yapıyorsun böyle İklim? Neden dönüp dolaşıp sana geliyorum İklim?" Onu taklit ederken eğleniyordum.

Aynadan bana attığı ters bakışları görebiliyordum. "Büyü biraz," dedi. Bana? Bu yaşımda ondan olgun davranıyordum halbuki. Ama eşek hoşaftan ne anlar? Sırf öyle dediği için dil çıkardım. Çenesinin kasılışı buradan belli oluyordu. Elindeki çamaşırları çekmeceye gerisin geri bırakarak arkasını döndü ve ani bir hamleyle beni belimden kavradı. Yatağa birlikte yuvarlanırken soluk soluğaydık ikimiz de. İri bedeni üzerimde, yüzü de hemen önümdeydi. Dağınık saçları alnıma değiyor, nefesi yüzüme vuruyordu. Baktı, baktı ve baktı. Bir süre sonra geri çekilip üzerimden kalktı ve bavulunun ağzını kapatıp arkasını döndü.

Dirseklerimin üzerinde yatakta doğrulup, "Çamaşırlarını almadın?" diye seslendim arkasından.

"Bir dahaki sefere alırım." Ve ardından kapı sesi. Kendimi yatağa bırakıp nefesimin düzene girmesini bekledim. Bir daha mı gelecekti yani? Dolabında da hala almadığı eşyaları vardı zaten. Kitaplarını saymıyordum bile. Birkaç gün idare edebileceği kadarını alıp gitmişti. Acaba bu sefer de evde olmamı umursamadan mı gelirdi yoksa tekrar böyle bir an yaşamamak için daha mı titiz davranırdı? Cevapsız sorularımdan önce halletmem gereken bir şey vardı. Yataktan kalkıp üzerime sabahlığımı geçirerek balkona çıktım ve masanın üzerinde duran telefonumu elime aldım. Sabahtan beri burada kaldığı için ısınmıştı. İçeriye geçerek WhatsApp grubuna yazdım.


Eskimeyenler

İklim: Akşam bende toplanıyoruz desem kaç kişi gelebilir?

İklim: Gelecek olanlar damsız giremez.

İklim: İlaveten yanınızda sevgililerinizin bekar kankalarını da getirebilirsiniz.

İklim: Kendim için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ne kadar kalabalık, o kadar iyi.


Arka arkaya attığım mesajlardan sonra telefonu bırakıp duşa girdim. Taş çatlasın iki saatim vardı ve ben o kadar insana ne yedireceğimi bile bilmiyordum. O lafları duydum ya, taş olsa yedirirdim misafirlerime ama yine de bu gece partilerdim. Bekle bakalım Karaorman kaçkını Tuna Bey.

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin