•33.BÖLÜM• "Devran Özel Harekat"

Začať od začiatku
                                    

-Aman ne sıkıcı. Ben de seni eğlenceli biri sanmıştım. Anlaşılan onun gibisin." Tuna tek kaşını kaldırıp, işaret parmağıyla Rüzgar'ı gösterirken, üçüzü gözlerini kısarak ona baktı. Dolu içecek bardağını alıp salondan çıkarken, zevkle Ece'ye sataşmaya gittiğinde, Eva da yerinden kalktı.

Sulanan gözlerini halı desenine çevirmiş çaktırmamaya çalışıyordu, başarılıydı da.

-Ben bir lavaboya gideyim." Damla iç çekip baş sallarken, ellerinin tersiyle kızaran yanaklarına dokunup sakinleşerek salon kapısına yürüyen Çiçek'i göz hapsine alan Aden dışında biri vardı.

Rüzgar.

Kalbini bir el sıkıyor, acımasızca yoğuruyormuş gibi hissediyordu.

Ne kadar güzeldi... Çok ama çok güzeldi, bir su gibi tertemizdi hala. O yeşillerini kendisine dikmişken, ona bakmamak çok zordu. İradesi çok güçlü olduğu için direnmişti ama o hüzünlü mücevherlere dayanamayıp sıkı sıkı sarılma isteği de bir o kadar güçlüydü.

-Rüzgar, rica etsem müsait olduğunda, İstanbul'da en sevdiğin mekanı bana gösterir misin?" Bunun amacı belliydi, Rüzgar gibi zeki biri saniyesinde anlamıştı, ama daha yeni tanıştığı ve oldukça sevimli görünen bir yabancıya hayır demek istemedi. Özellikle bu kişi Eva'nın yakın arkadaşıysa. Onu uzak yoldan bile kıran kişi olmak istemiyordu.

Gerçi onun için ne kadar kıymetliydi bilmiyordu.

Çünkü Rüzgar, onun için değerli olduğu fikrine artık inanmıyordu.

Eva, belki de söylediği incitici laflardan dolayı çok mahçuptu. Hepsi bu.

Onu sevmekten alıkoyamayacaksa da kendini, incitmesi fırsatını yine vermeyecekti ona. Kendini affettirmek zorunda değildi aslında, o laflardan dolayı üzgün hissedip yaklaşmasını istemiyordu Rüzgar.

Ama tek sebep bu olabilirdi. Çünkü Eva ona, onun gibi aşık değildi ki... Olsaydı, o sözleri sarf edemezdi.

-Tabii, seve seve. Ne zaman dönüyorsun?" Düşüncelerinden sıyrılıp kızın sorusuna cevap verirken Damla, kopardığı "evet" cevabının sevinciyle sırıttı.

-İki hafta sonra. Tadını çıkarayım, özlemişim Türkiye'yi." Kahveleri bile tüm ilgisiyle ona odaklıydı, sohbeti de hoştu, Evayla ikisini acilen yapıp öyle gitmeliydi. Çünkü bu çocuk ka-çı-rıl-maz-dı!

-Üniversiteyi burada okunmayı düşünüyor musun?" Alt dudağını kıvırdı, bunu pek düşünmeye fırsatı olmamıştı. Önlerinde koca bir sene vardı.

-Bilmiyorum. Ailem orada ya, pek düşünemedim. Ama İstanbul'u çok seviyorum. Hem Eva da burada artık." Kızı tekrar cümlenin arasına sıkıştırırken, Rüzgar başını sallayarak kıza iltifat etmeyi ihmal etmedi.

-Senin gibi bir arkadaşı kaybetmek istemeyecektir. Bence bir düşün." Damla, keyifli keyifli piç gülümsemesini atarken, içindeki şeytan da kıs kıs güldü.

Rüzgar arkadaşlığını sevdiyse ikisinin de arkadaşı olurdu işte canım, ne olacak?

-Ee Damla Hanım, seni tanıyalım biraz. Burcunu ve favori tırnak tercihini sorayım." Damla, yanına çöken Acar'ın "modern baba" adı altında sorduğu soruyla şok içinde kalırken, adam dudağının bir kenarını kıvırıp omuz silkti. "Bunları bizim cadı sorardı, ama her ne olduysa..." elaları Aden'i suçlar gibi bakıyordu ve kız gözlerini kaçırdı babasından. "Bir sesi kesilmiş. Hayırdır kızım?" Kastettiği ima açıktı, Eva'ya ve Damla'ya daha sıcak olmasını istiyordu. Bakışlarında yine o "babalık hakkımı helal etmem bak!" Tribi oluşurken, iç çekti Lina.

Uçsuz Bucaksız (THB-2)Where stories live. Discover now