Oysa kampüs duvarlarının içinde, arkadaşlarımın arasında onlarla aynı pervasız kişiliğe dönüşebiliyordum. Onlarla birlikteyken sadece öğrenciydim, on dokuz yaşımdaydım, gençtim, serbesttim, hızla olgunlaşıp büyümek zorunda hissetmiyordum.

Bazen onlardan uzak olmak beni üzüyor olsa da, her iki taraftan da vazgeçmem mümkün olmadığı için orta yolu bulmak bana düşüyordu.

Acıyan parmaklarımı ovuşturup gözlerimi bahçede gezdirdim. Bir final sınavını daha bitirmiştim ama bir buçuk saatten fazla çizim yapmak da beni bitirmişti. Ben sonlara kaldığımdan bizimkiler benden bir süre önce kağıtlarını verip çıkmıştı.

Bahçenin ilerisinde, her zamanki köşemizde el sallayan bir grup dikkatimi çekince gülümseyerek yanlarına gittim. Yine hepsi bir arada oturmuş şamata yapıyorlardı.

"Bakıyorum herkesin sınavı iyi geçmiş." dediğimde çimenlere oturdum. "Darısı öbür güne inşallah."

"Yarın güzel bir uyku çekip dinleniriz." diyen Okan çimenlere uzanıp Sude'yi yanına çekti. "Değil mi güzel kız?"

"Ya, ya, çok uyursun sen. Cuma günkü sınav için gecemizi gündüzümüzü vereceğiz. Son final de bitsin, istediğin kadar uyursun."

Selin de atıldı. "Sude doğru söylüyor." dedikten sonra hepimize teker teker parmağının ucunu gösterdi. "Anca beraber kanca beraber. Ben anlamam, gerekirse bu gece sabahlayacağız ve konuları su gibi ezberleyeceğiz."

"Yarın akşam da tekrarını yaparız o zaman." Mert hafifçe doğrulup gözdağı vermek için bir kaşını kaldırmış kız arkadaşını kucağına çekti. "Selin'im beni de kendine benzettin, farkında mısın?" Selin ani hareket karşısında dengesini kaybedip Mert'in kucağına düşerken genç adamdan bir "Ah!" sesi geldi.

"Özür dilerim Merdo ya. Vallahi bilerek olmadı." diye telaşla sevgilisinin yanaklarını öpen ve acıttığı yere bakan Selin, başını Derya ile bana doğru çevirip fısıldadı. "Ay kızlar ya! Allah beni kahretmesin. Valla ileride çocuğumuz olmayacak. Adamı kesin hadım ettim."

Canının yandığını bize hissettirmemeye çalışan Mert'in kıpkırmızı kesilen yüzünü görmemize rağmen, Selin'in bu şekilde işi dramatize eden fısıldamasını duyar duymaz kahkahamızı daha fazla tutamayıp patlatıverdik.

Mert gündemi usta bir manevrayla başka bir konuya çevirince biz de eğlenecek başka şeylerden konuştuk ama zavallının arada ekşiyen yüz ifadesinden ve yerinde kıpırdanmasından canının hala yandığını bariz anlıyorduk.

Bir süre sonra, çok gülmekten dolayı yaşaran gözlerimi ve kasılan ağzımı ovalayarak sırtımı keyifle arkamdaki ağaç kütüğüne yaslarken, Derya'nın bakışlarını hissettim.

"Ne oldu arkadaşım?"

"Daha ne olsun, aramıza tekrar hoş geldin arkadaşım." diyerek dibime kadar sokulup başını omzuma dayadı. "Ben o Arda'yı paralarım, gözünün yaşına bakmam valla paralarım."

Hafifçe gülümseyip ben de başımı ona yasladım. "Nedenmiş o?"

"Tamam anladık aşıksınız ama ona taşındın taşınalı seni ne kadar özlüyorum, biliyor musun? Zaten araya koca tatil girecek. Bari okul kapanana kadar bizden uzaklaşma."

Neyi ima ettiğini bildiğim için, "Öyle söyleme, zaten üzülüyorum." dedim.

Derya bana başka bir şey daha söyleyecekken, Selin yerinden kalkıp pantolonunu silkeledi. "Haydi tembel tenekeler, neredeyse akşam oldu. Bir şeyler yiyip sekizde yurdun kütüphanesinde buluşalım." Sonra bana dönüp, "Bizimle yer misin?" diye sordu.

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Where stories live. Discover now