A.T.Ç | 45.Bölüm

En başından başla
                                    

"Beni görmezden gelmeyi ne zaman bırakacaksın?"

Kendimi tutamadan söylediklerimle açmak için tuttuğu kapı kulpunu bırakıp bana döndü. "Yorgunum daha sonra konuşalım." O kadar ifadesiz bakıyordu ki bu haliyle karşılaşmak dengemi bozuyordu. O hiç böyle yapmazdı. Yerden destek alıp ayağa kalktım. Sanki sabaha kadar sırtımda taş taşımış gibi hissediyordum. Titreyen ellerimi birleşirip sakince gülümseye çalıştım. "Arel yapma böyle bu sadece bizi birbirimizden daha da uzaklaştırıyor." Yeşil gözleri o kadar uzak bakıyordu ki yaklaşsam kaçıp gidecek gibiydi.

"Bu bizi sadece yoruyor Rüzgar"

Ne demek istediğini anlamakta güçlük çekiyordum. Yavaşça ona yaklaştığımda gergin vücudu daha da gerildi. "Ne demek istediğini anlamıyorum. Tamam hatalıyım, yapmamam gereken şeyler yaptım ama ben seni seviyorum Arel." Sonunda kendini bırakan gözyaşlarımla gözlerinin içine umutla baktım. İçimde olan umut gözlerinin içindeki karanlıkla benden uzaklaşmasıyla kalbim hızla çarpamaya başladı.

"Hep aynı şeyler. Sen kırıyorsun sonra ise toplamaya çalışıyorsun. Rüzgar böyle olmasını istemiyorum. Bu bize sadece zarar veriyor." Duyduğum cümlelerin devamında ne diyeceğini anladığımda gülümseyip saçlarımı geriye doğru çekiştirdim. "Benden ayrılmak istiyorsun doğru mu anladım?" Yüksek çıkan sesim kafamın içindeki çığlıkları bastırırken karşımda duran adam sadece bakmakla yetindi.

"Bir şey söylesene! Ne oldu iki daralttım diye sıkıldım mı? Ben böyleyim oğlum sevince iki günlük sevmiyoruz!" Bir yandan bağırırken diğer yandan akan gözyaşlarımı siliyordum. Bana üzgünce bakan sevgilime baktım. "Tamam istediğin gibi olsun ne halin varsa gör!" Onu dinlemeden koltuğun üstündeki çantamı ve montumu alıp evden çıktım.

O savaşmıyorsa ben hiç uğraşmazdım!

O kaybederdi!

Ya da ben...

~~~

"Arel sana bir şey dememiş ki sen kendi kendine atarlanmışsın."

Aren'in de olaya dahil olmasıyla gözlerimi devirip omuz silktim. "Birbirimizi yoruyormuşuz ben bundan başka bir şey çıkartamıyorum. Hem ikizini koruyacaksan diğer masaya git!" Sinirle söylediğimde ikisi de göz devirdi. Somurtup bardağın dibinde kalan kahveyi kafama diktim. Dün o sinirle Azra'ya gitmiş ve orada kalmıştım. Tamam biraz da ağlamış olabilirim.

"Ezel ne zaman dönecek? Dün bizi apar topar gönderdiler."

Bursa olayından hiçbir şey anlamamıştım.
Yarın okul olduğu için dönmek zorundaydılar. Zaten bir haller vardı artık bizden habersiz ne dönüyorsa bir tuhaflardı. Kafamı dağatmak için getirdikleri kafede ne hikmetse Arel'de vardı. Biliyordum pis turuncu kafa ayarlamıştı.

Bana pis pis bakan turucgile dil çıkartıp gözlerimi dışarıya çevirdim. Kış kendini çok pis hissettiriyordu. Lapa lapa yağmaya başlayan karı izlemeye dalmışken Aren'in bağrışıyla ona döndüm.

"Kuyruğuna basılmış kedi gibi ne bağrıyorsun kızım? Ne oldu?"

Aren elindeki telefona bakarken söyledikleriyle şaşırdım.

"Dayımı hasteneye kaldırmışlar."

Yoksa yıkılmaz denilen Demir Karahan yıkılıyor muydu?

...

"İyi misin baba?!"

Defne endişeyle babasının yanına gittiginde Demir amca gülümsedi. "Endişlenecek bir durum yok sadece attan düştüm." Rahat sessini duymamla kaşlarım havalandı. Demir Karahan'la şimdiye kadar pek aynı ortamda olamasamda dışardan göründüğü kadar sert değildi. Hatta oldukça alaylı bir konuşma tarzı vardı.

Aşka Tutkun Çocuk | Tutkun Serisi IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin