Bölüm 32

10.5K 437 39
                                    

Yusuf Cenk...

"Biraz daha hızlı gitsene Emre." Sürekli bu cümleyi tekrarlıyordum.

Emre dikiz aynasından bir süreliğine bana baktı. Daha sonra gözlerini tekrar yola çevirdi ve, "130'la gidiyorum Yusuf. Yoldan çıkmamı mı istiyorsun?" dedi.

Çok korkuyordum ve telaşlıydım. Ona bir şey olacak korkusu beni çıldırtıyordu.

"Burası galiba," diyerek Emre'nin arabayı durdurmasını sağladım.

Arabadan indikten sonra hızlı adımlarla kimin olduğunu bilmediğim siyah Volkswagen'in yanına gittim ve pencereye doğru eğilip içinde biri var mı diye baktım. Arabanın içinde biri vardı fakat uyuyordu.

Kafamı bizimkilere çevirip, "İçeri girelim," diye seslendim. Hepimiz birlikte sadece küçük bir oda büyüklüğünde olan evin kapısına gittik.

Kapının açık olmasına dua ederek kolu yavaşça aşağı indirdim. Tam karşımda daha önce hiç görmediğim bir adam sandalyeye oturmuş telefonunu kurcalıyordu.

Kapının sesini duyunca kafasını kaldırıp, "Ooo hoş geldiniz," dedi gülerek.

Öykü'nün ve Derin'in attığı tiz çığlıkları duyunca bakışlarını takip ederek neye bağırdıklarına baktım.

Hayır hayır, bu Yeşim değil, değil mi? Bu sadece bir kabus.

Öykü'yle Derin koşarak Yeşim'in yanına gittiler. Peşlerinden de Emre ve Berk gitti. Bense Yeşim'in yanına gitmek yerine bana bakıp sırıtan adamı yakasından tuttuğum gibi sırtını duvara yapıştırdım.

"Sen yaptın değil mi?!" dedim adama yumruğumu geçirirken. Yumruğun etkisiyle suratı yana çevrilmişti. Adamı yere yatırıp üstüne çıktım ve yumruklarıma devam ettim. Gözümü kan bürümüştü.

Yumruklarımı adamın suratına çok sert geçirdiğimden dolayı bir iki vurmamda adamın neredeyse yüzünün her köşesi kan olmuştu.

"Bir daha, bu kızın yakınlarında gezersen, seni yaşatmam," dedim sinirle.

"Ö-özür dilerim," dedi adam zorlukla konuşarak. Tehlikeli fakat çabuk pes eden bir adama benziyordu. Yüzünün aldığı şekilden ve sesinin tonundan anlayabiliyordum.

Ayağa kalkıp adamın karın boşluğuna tekme attım. Adamı etkisiz hâle getirmiştim. Ek olarak dudağının ve kaşını kenarını patlatmıştım.

Tekmenin verdiği etkiyle adam yerde kıvrılırken, onu umursamayarak arkamı dönüp Yeşim'in yanına gittim. Yerde ki kanlı bıçağa bakılırsa bıçaklanmıştı.

Bıçaklandığı bölgenin neredeyse her yeri kan olmuştu.

Ellerini ve ayaklarını çözdükten sonra ağzına bağlanmış olan kazağı çıkarıp yere fırlattım. Yavaşça kucağıma alıp yere yatırdım ve kafasını dizime yasladım.

"Öykü, hırkanı ver," dedim sertçe. Öykü hırkasını çıkarıp vermek yerine sadece sessizce ağlamaya devam etti. Beni duymamıştı.

"Öykü!" Dikkatini çekmek için sesimi yükseltmiştim. Bakışlarını Yeşim'den ayırıp bana çevirdiğinde, "Hırkan," dedim daha yumuşak bir sesle.

Dediğimi ikiletmeden hemen hırkasını çıkarttı ve bana uzattı. Hırkayı elime alıp Yeşim'in bıçaklandığı yere daha fazla kan gelmemesi için canını acıtmayacak bir şekilde bastırdım. Tampon görevi görmesini umut ediyordum.

Birkaç boğuk öksürük sesi duyduğumda gözlerimi hırkayı bastırdığım yerden ayırıp Yeşim'e baktım. Yüzü hafiften beyazlamaya başlamıştı.

Yeni HayatWhere stories live. Discover now