Bölüm 26

12.4K 476 124
                                    

Birkaç saniye şaşkınlığımdan dolayı ne yapacağımı bilemedim. Daha sonra nedenini bilmediğim bir sebeple karşılık vermeye başladım.

Berk ilk başta karşılık vermeme şaşırdı ama hemen kendini toparladı.

Dudaklarımın üzerinde olan dudaklarının az çok gülümsediğini hissettiğimde ister istemez bende gülümsedim.

Birkaç dakika sonra ayrıldığımızda ikimizde birbirimizin yüzüne bak(a)mıyorduk.

"Şey..." dedi Berk ayaklarıyla ritim kurarken.

"Senin ağlamana dayanamadığım iç..." Söylediği şeyin yeni farkına varmış gibi bir anda durdu.

Cümlesini devam ettiremeyeceğini anladığımda, "Biliyorum, merak etme," dedim ve zorlukla gülümsedim. "Gidelim mi artık?"

"Olur," dedi ve banktan kalktı. Bende peşinden kalktım.

Yol boyunca ikimizde tek kelime etmedik.

Berkler'in evinin önüne geldiğimizde, "Ben eve geçeyim," dedim ve cevap vermesini beklemeden arkamı dönüp bizim eve doğru ilerlemeye başladım.

Az önce yaşadığım şeyler... Gerçek miydi?

*****
Berk Keskin...

Öykü eve doğru ilerlerken arkasından bağıracaktım fakat yalnız kalmak istediğini düşünüp arkamı döndüm ve eve doğru gitmeye başladım.

Kapının önüne geldiğimde anahtarımı almadığım için zile bastım. Bir süre sonra annem kapıyı açtı.

Hiçbir şey demeden içeri girdim ve ayakkabılarımı çıkarıp ayakkabılığa yerleştirdim.

İşimi bitirdikten sonra annem, "Berk, Öykü'yle Selin kavga etmişler. Biliyorsun, değil mi?" dedi.

Sadece, "Biliyorum," demekle yetindim.

"Niye Selin'i de sakinleştirmeye çalışmadın? Kız ağlamaktan helak oldu," dedi.

"Çünkü asıl sakinleştirilmesi gereken Öykü'ydü! Selin Hanım ona ne yaptıysa artık zar zor sakinleştirdim onu!" diye bağırdım.

"Tamam oğlum, sakin ol. Duyacaklar," dedi annem.

Hızlı hızlı nefes alıp verirken, "Kusura bakma, anne. Biraz gerginim," dedim ve salona doğru ilerledim.

Salona girdiğimde Selin burnunu çekerek ağlıyordu. Herkes başına toplanmış, onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

Yağmur Teyze beni fark ettiğinde hemen yanıma geldi ve, "Berk, Öykü nerede?" diye sordu endişeli sesiyle.

"O eve gitti, dinlenecek galiba," dedim.

Daha sonra Selin'in yanına gittim ve sol tarafına oturdum. Oturur oturmaz bana sarıldı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ama ben onu ittim ve kulağına yaklaşıp, "Senin timsah gözyaşların bana sökmez! Herkesi kandırabilirsin, ama beni kandıramazsın!" dedim fısıldayarak ve yanından kalktım.

Dış kapının yanında olan anahtarımı ve ceketimi aldıktan sonra ayakkabımı giydim.

Her şeyimi aldığımdan emin olduktan sonra kapıyı açıp dışarı çıktım. Kapıyı arkamdan sert bir şekilde kapatıp karşı kaldırıma geçtim ve Emreler'e doğru yürümeye başladım. Yürürken ceketimden telefonumu çıkardım ve Yusuf'u aradım.

Birkaç kere çaldıktan sonra uykulu sesiyle, "Lütfen beni uykumdan uyandıracak kadar önemli bir şey olsun," dedi.

Normalde bu dediğine gülerdim ama şu an hiç modumda değildim.

Yeni HayatWhere stories live. Discover now