21-Mucize

2.1K 350 62
                                    

Adliyenin çıkışında merdivenleri ne yaptığını pek de bilmez bir halde indi Ayşem. Öğle vaktiydi ancak yine de güneş bulutların arkasına saklanmıştı. Gökyüzü griydi, kasvetliydi. Galiba o içeriye girdikten sonra dışarıda yağmur çiselemişti çünkü yerler ıslaktı ve havada mis gibi toprak kokusu vardı. Yine her zamanki gibi rugan çantasının uzun sapını sımsıkı tutuyordu. İnce mantosunun önü açıktı ve rüzgârdan eteği hafifçe dalgalanıyordu. Arkasından telaşlı adımlarla gelen Murat çekingen bir şekilde seslendi. Fakat Ayşem hiç oralı olmadı, dönüp Murat'a bakmadı. Kollarını iki yana açtı, gözlerini sıkıca kapadı ve Murat da dahil olmak üzere hayatı boyunca kimsenin Ayşem'den duymadığı kadar yüksek bir perdeden kahkaha attı genç kadın. Etrafında hafifçe döndü gözlerini açmadan ve Murat da bu sayede onun yanaklarını ıslatmış yaşları fark etti.

"Ayşem!"

Ne tepki vereceğini bilemeden öylece Ayşem'e bakıyordu Murat. Çünkü pek normal göründüğü söylenemezdi. Sonunda sağ elini ağzına götürerek parmaklarını dudaklarının üstüne sıkıca bastırdı Ayşem ve sanki kahkahasını gizlemeye çalışan muzip bir çocuk gibi baktı Murat'a. Ona gidip boynuna mı sarılmalıydı? Belki de çığlık atarak sokaklarda dans etmeliydi. İnsan bu kadar çok mutlu olunca nasıl sevinirdi? Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı Ayşem. Sevinmenin acemisiydi.

"Ayşem beni korkutma. Bak yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Gözünü seveyim gülüm, onca zaman delirmedin, ben bu saatten sonra izin vermem buna. Şimdi olmaz, hele bugün hiç olmaz."

Yeniden kahkaha attı Ayşem Murat'ın bu hali üzerine fakat kahkahası kısa süre içerisinde hıçkırığa dönüştü. Murat yakalayamadan ıslak, çamurlu yere öylece çöküverdi. En iyi bildiği şeyi yaparak ağlamaya başladı. Hayat ona galiba en iyi bunu öğretmişti çünkü.

Murat Ayşem'e sevinmeyi, gülmeyi unutturan kadere isyan etmemek için kendisiyle büyük bir mücadele verdi. O da pantolonunun, ceketinin kirlenmesini umursamadan hemen yanına çöküp Ayşem'in ellerini sımsıkı tuttu. Yoldan geçen, yeniden başlayan yağmur yüzünden koşturan insanlar neler olduğunu anlamak ister gibi onlara bakıyordu fakat ikisinin de kimseyi görecek hali yoktu.

"Bu nasıl oldu Murat? Nasıl oldu?"

"Oldu işte gülüm, oldu Ayşem. Ben sana olacak demiştim, sen bize inan yeter ki demiştim. Unuttun mu?"

Elbette unutmamıştı Ayşem fakat bugünü düşlemeye yine de hiç cesaret edememişti.

"Mucize... Bir mucize oldu Murat."

"Olması gereken oldu, adalet yerini buldu."

Ayşem'in ağlayan hali Murat'ın da gözlerini doldurmuştu. Yutkunarak toparlanmaya çalıştı ama bu başarısız bir çaba oldu.

"Ben hep başkalarının başına gelir sanırdım. Herhalde başkaları hak ediyor mucizeleri derdim. Demek adaletin ahrete kalmadığı, bu dünyada da hesapların görüldüğü zamanlar oluyormuş."

Ayşem'in yanaklarını kurularken kendi yanakları ıslandı Murat'ın. Konuşacak gücü kendisinde bulamadığı için başını sallayarak genç kadını onayladı. Bırakmadığı ellerinden tutarak ayağa kaldırdı Ayşem'i. Ayşem de başını göğe çevirerek derin bir oh çekti. Sanki yıllar sonra ilk defa nefes alıyor gibiydi. Sonra gülerek Murat'la göz göze geldi.

"Kurtulduk Murat, kurtulduk! İnanabiliyor musun? Kurtulduk!"

Sımsıkı sarıldı Murat'a ve Murat da Ayşem'in ayaklarını yerden keserek onu kucakladı. Bir yerlerde bir saka kuşu öttü. Yağmur yeniden durdu ve bulutların arasında büyüleyici güzellikte bir gökkuşağı çıktı. Murat'la Ayşem ise alınları birbirine yaslı halde sonunda yeniden yere sağlam basabildiklerinde sarmaş dolaş bir halde hem ağladılar, hem güldüler.

SAKLI KALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin