3-Kır Çiçekleri

3.6K 501 45
                                    

Ayşem kahvaltı bulaşığını yıkayıp babasına kahvesini pişirdikten sonra apar topar dantel motifini bahane ederek Zeynep'in evine gitti çünkü ders çalışmak için gideceğini söylerse babasının izin vermeyeceğini biliyordu. Liseyi okumasına zaten tek bir şartla izin verilmişti, tek bir kırık not bile getirmeyecekti. Ortaokula giderkenki öğretmeni evlerine kadar defalarca gelip yalvarmıştı kızınızı liseye gönderin diye de araya muhtar da girip aracı olunca ancak izin vermişti babası okumasına. O da ancak bu kadar olmuştu işte. Ayşem'in evde ders çalışmasına izin yoktu. Bu yüzden gizlice Zeynep'e gidip onunla çalışmak zorunda kalıyordu.

Köyün en güzel evi Zeyneplerin oturduğu konaktı ve Ayşem'in oraya gitmek için meydanı geçip çeşmenin sağındaki sokağa girmesi gerekiyordu. Zeynep'in oğlan kardeşi Mehmet'i sokağın başında görünce gülümseyerek el salladı delikanlıya.

"Hoş geldin Ayşem abla, biz de maç yapmaya gideceğiz bizim çocuklarla. Annemler seni içeride bekliyor."

"Hoş bulduk Memo, aman dikkat et. Başına güneş geçmesin öğle sıcağında."

"Of Ayşem abla ya, sen de başlama annemler gibi. Bir şey olmaz bana."

"Dersleri ihmal etmiyorsun değil mi? Bak Selim amca bu oğlandan bir şey olmayacak dedikçe biz seni savunuyoruz. Utandırma bizi, doktor olacaksın sözün var."

"Merak etme sen, benim derslerim hepinizinkinden iyi. Asıl babam utanacak ben tıp fakültesini kazanınca. Bana derken siz çakmayın da şu sınavlarınızdan valla işin ucunu sıkı tutun."

Derin bir nefes alarak adımlarını hızlandırdı Ayşem ve Mehmet'in dediği gibi sınavlardan çakmamak için dua etti. Çocuğa veda ederek konağın büyük, ahşap kapısını açtı ve avluyu yıkayan Zeynep'in annesini görüp laf attı.

"Kolay gelsin Şule teyze, yardıma ihtiyaç var mı?"

"Hoş geldin Ayşem, yok kızım sen oyalanma da geç içeriye. Zeynep içerideki asaya hazırladı kitaplarınızı. Oyalanmadan çalışın dersinizi. Yalnız bana o Zehra'yı çağır. Kalksın o gramofonun başından. Vallahi kırıp atacağım sonunda. Gelsin de bir işin ucundan tutsun. Ben onun yaşındayken sabahtan akşama evi kazırdım. Anam bir yere gitsin de evimizi temizleyeyim diye gözünün içine bakardım."

İçeriden kendisinden bahsedildiğini duyarak dışarı çıkan Zehra annesinin elindeki tel süpürgeyi suratını asarak eline aldı ve Ayşem kendisinden iki yaş ufak kızın bu haline gülüp içeriye, Zeynep'in yanına geçti. Sonraki üç saati iki kız beraber ders çalışarak geçirdiler. Ancak sıra mola vermeye geldiğinde elinde meyve tabağıyla yanlarına gelen Zeynep'in annesi kıyma almaları için iki kızı çarşıya yollayınca oturdukları yerden kalkmak zorunda kaldılar. Hızla meydanı geçip kasaba doğru yürürlerken Ayşem sıkıntıyla etrafına baktı.

"Babam görüp eve çağırmaz inşallah."

"Kasaba gidiyoruz alt tarafı, ne var ki bunda?"

"Onun neye izin verip neye kızacağı belli olmuyor ki."

"Ayşem ya, dün dolmuştaki çocuk geldi aklıma. Sana nasıl baktı ama öyle hayran hayran. Çok güzel güldü be."

Ayşem kalp atışlarının hızlandığını, damarlarında tatlı bir sızının dolandığını hissederek heyecanlandı ve gözlerini kaçırdı.

"Söyleme böyle, yerin kulağı vardır. Hem bir şey olmadı ki, alt tarafı gülümsedi bize."

"Bize değil sana, yanında olmasam inanacağım. Gözümle gördüm, ayrıca ikimiz de duyduk. Fırsat versen randevulaşmak isteyecekti seninle."

SAKLI KALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin