2-Yakışık

4.1K 509 35
                                    

Mayıs 1979, İzmir

Genç kız kucağından kayan ders kitaplarını düzelterek okulun kapısından çıktı ve arkadaşını beklemek için yolun karşısına, durağa doğru hızla yürüdü. Bir taraftan da panikle kolundaki saate bakıyordu. Bugün Cuma olduğu için hafta sonunu evde geçirmek için çıkmak zorunda kalmıştı okuldan. Aslında yakında sınavları olduğu için seçim hakkı ona bırakılsa bu iki günü kütüphanede ders çalışarak geçirirdi ancak babası özellikle bu hafta sonu için eve gelmesini buyurmuştu. Şimdi geç kalırsa da bir sürü laf işitecekti. Sahi nerede kalmıştı bu Zeynep?

Tam geri dönüp bakmayı düşünüyordu ki koşarak yolun karşısına geçen arkadaşı Ayşem'e doğru el salladı ve nefes nefese bir halde yanına ulaştı.

"Bu Öznur da ne tuhaf kız ya, edebiyat notlarımı ondan almak için bekledim bu kadar. İki saat beni lafa tuttu. Kusura bakma ne olur."

"Ben beklerim, o sorun değil de Tahir ağabey de bizi bekler umarım. Dolmuşun saati geldi çünkü. Hadi acele edelim."

İki genç kız hızlı adımlarını birbirlerine uydurarak öğrencisi oldukları öğretmen lisesinden her zaman olduğu gibi mahallelerinin güvenilir dolmuşçusu Tahir ağabeyin dolmuşuyla eve dönebilmek için dolmuşların kalktığı yere gittiler. Her zamanki gibi kalkışını kızların gelişi için geciktiren Tahir'in de gözü yoldaydı.

"Ah be kızlar, valla bu defa çıkıyorduk yola. Nerede kaldınız yine? Hadi Zeyno neyse de seninkiler yine haşlayacak seni Ayşem. Binin çabuk."

Ayşem soluğunu ayarlamaya çalışarak yutkundu ve bir taraftan da dolmuşa binmeye çalışarak Tahir'e laf yetiştirdi.

"Allah razı olsun senden Tahir ağabey, tören uzadı bugün sorma."

Tam ayağını kaldırmış harekete geçmek üzere olan dolmuşun içine giriyordu ki Ayşem birden tökezledi ve yere kapaklanacağını düşünürken kolunun altını, dirseğini kavrayan bir el tarafından desteklendi dolmuşun içine çekildi. Başını kaldırdığı an ise o sıkışıklıkta kendisine yardımcı olan kişinin omzuna çarptı kafasını.

"Ben çok özür dilerim ya, hay Allah. Yardımınız için de çok teşekkürler."

Ayşem'in insanlara göstermekten çekinmediği her zamanki içten gülümsemesi vardı yüzünde ve nihayet başını tamamen kaldırmayı başardığında bir çift ela göz karşıladı bakışlarını. Uzun boylu, kısa saçlı, kumral ve tıpkı Ayşem gibi güler yüzlü genç bir ada vardı karşısında genç kızın. Havasız dolmuşta Ayşem'in ilk fark ettiği şey adamın sabun kokusuna karışmış parfüm kokusu oldu. Farkında olmadan derin bir nefes çekti ciğerlerine ve adamın kokusunu soludu.

"Sorun değil. İyisiniz, değil mi?"

Ne güzel bir sesi vardı böyle adamın... Ayşem içinin ısındığını hissederek yutkundu ve gözlerini kaçırıp başını salladı. Ne olmuştu şimdi durduk yere? Dolmuşun kalabalığını hatırlayarak toparlandı genç kız ve hemen arkasında gözlerini dikmiş onları izleyen Zeynep'ten yana döndü. Fakat arkadaşı adamı göz hapsinde tutmaya hiç çekinmeden devam edince dirseğinden dürterek önüne bakmasını işaret etmek durumunda kaldı.

Murat sadece bir adım uzağındaki ufak tefek, bu mahcup liseli kızdan gözlerini ayırmak istese de başaramadı. Kızda bambaşka bir hava vardı. Gülüşünde, sesinde hatta bakışında... Murat'ın içini saf enerjiyle, huzurla doldurmuştu sanki. Dolmuş harekete geçmeden önce Tahir mahallenin iki genç kızı gelecek, onları beklememiz gerek demişti. Kızın adı tekrarlandı zihninde Murat'ın. Ayşem... Kim olduğunu ve nerede ineceğini bilmenin rahatlığıyla kaçamak bakışlarla başını önünden bir an bile kaldırmayan Ayşem'i yol boyu izlemeye devam etti.

SAKLI KALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin