1-Umutsuzluğun Ortasında

9.1K 610 97
                                    

NOT: Evet, yeni bir kurguyla karşınızdayım. Açıkçası bu defa umudun küllerinde olduğu gibi sizi ağlatacağım sanırım. Fakat ne yazık ki bu defa çevremdeki kadınlardan dinlediğim belki annelerinin belki teyzelerinin ya da çaresiz komşularının hayatlarında gerçekten yaşadıkları şeyleri kaleme alıyorum. Tek bir kadının başına gelecek olaylar, beni derinden sarsan iki farklı gerçekte yaşanmış hayat hikayesinin karışımı olacak. Neyse ki bu defa kalem benim elimde. O kadınların hiç sahip olamadıkları mutlu sonu yazıp inadına hayata tutunan direnen bir kadın kaleme alacağım. İlk bölüm için üzgünüm, içinde bulunduğu hayata dair durum tespiti yapmak zorundaydım. Bu şekilde kocasının sözlü şiddetine, hırpalamasına, tecavüzüne uğrayan kadınların sesi olsun Ayşem istiyorum umarım beceririm. Önümüzdeki bölüm onun on yedi yaşına, umutlarla dolu bir genç kız olduğu döneme gideceğiz. Son olarak daha başlarken spoiler vereyim, bu Ayşem'in o evde uyuduğu son gece olacak. zira bilgisayara girip o herifi kendim öldürmek istiyorum. Yazmaya devam edemem böyle sahneler habire.

Keyifli okumalar, umarım beni yalnız bırakmazsınız sizi çok seviyorum. 

Mayıs 1985,İzmir

Genç kadın dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan yağmura bakarak açık camı kapatıp perdeleri tamamen çekti. Birazdan işten gelecek olan kocası perdeleri açık görürse yine kavga çıkarabilirdi.

"Maşallah, rahmet yağıyor ne güzel. Şimdiden mis gibi toprak kokmuş her yer."

Mutfaktaki küçük masada tabağındaki pırasa yemeğiyle oynayan, dört buçuk yaşındaki kızına bakarak gülümsedi ve büyük adımlarla yanına döndü.

"Aylin, güzel kızım benim. Hadi oynama yemeğinle de bitir anneciğim. Olur mu?"

"Ama anneciğim, yine mi pırasa? Başka bir şey yesem olmaz mı?"

Yutkundu Ayşem ve yüzündeki gülümsemeyi korumaya çalışarak kızının gece siyahı, dalgalı saçlarını okşadı. Örgüsünden kurtulmuş bir tutam saçı kulağının arkasına attı.

"Biz ne konuşmuştuk Aylin? Hadi canım üzme beni bak baba gelmeden bitir yemeğini, git yatağına. Baban senin söz dinleyip uyuduğunu görünce çok seviniyor. Hem pırasa çok faydalı bir yemek, hepsini yiyeceksin ki hemen büyüyüp okula gideceksin."

Bu hafta üçüncü defa kızının önüne aynı yemeği koyduğunu biliyordu Ayşem ama başka çaresi yoktu. Kocasının pazar için verdiği parayla ancak pazarcının elinde kalan son pırasaları ucuza alarak tüm haftayı geçirmesine yetecek kadar sebze alabilmişti.

"Bu akşam da mı çok erken uyuyacağım? Ama daha güneş bile batmadı ki!"

"Sen uyuyana kadar İmam amca okuyacak akşam ezanını kuzum. Senin yaşındaki çocuklar ezanı duyunca giderler yatağa, annelerinin sözünü dinlerler."

Yalan söylemek yaşadığı hayatın Ayşem'e en iyi öğrettiği şeylerden biriydi artık. Aylin'in kocası eve gelmeden yatağa gidip uyumasını istiyordu çünkü her akşam yeni bir kavga yaşanıyordu evlerinde. O ne yaparsa yapsın sonuç değişmiyordu. Fikret'in canı sıkkınsa, sinirleri herhangi bir sebeple bozuksa hıncını Ayşem'den çıkarıyordu. Çoğu zaman da sinirlerini bozanın Ayşem olduğunu söylüyordu. Genç kadının bu evdeki varlığı bile kocasını sinir etmeye yetiyordu ve buna rağmen Ayşem'in evden çıkmasına dahi izin vermeyecek kadar kıskanç bir kocaydı. Sadece Fikret'in izin verdiği esnaftan alışveriş yapabilirdi, mahalledeki kadınlarla mesafeli bir komşuluk ilişkisi vardı. Altın gününe katılmasına da izin yoktu. Kocası bu eve ekmek getirmek için tüm gün ter dökerken Ayşem mahalledeki kadınları buraya toplayıp beslemeye utanmayacak mıydı? Özetle Ayşem yıllardır Fikret'in koyduğu her yasağa uyduğu halde sürekli yeni yasaklar ortaya çıkıyordu ve genç kadın uyumlu davranmaya çalıştığı halde tek bir gün bile başını yastığa huzurla koyamıyordu.

SAKLI KALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin