10-Kafes

2.1K 404 71
                                    

1985

Mevlit bittiğinde Ayşem mutfakta bulaşıklarla ilgileniyordu. Şule genç kadının yanına giderek eline bir kurulama bezi aldı ve dünden beri nasıl olduğunu sormak için, konuyu açabilmek için doğru kelimeleri arayarak Ayşem'in yüzüne baktı. O da bunu fark ederek gülümsedi.

"Ben iyiyim Şule teyze, gerçekten bir şeyim yok."

"Yok diyorsun da Ayşem, bayıldın dün yavrum. Buraya geldiğinden beri kaç gündür görüyorum seni. Betin benzin atmış. İyi görünmüyorsun sen."

Tel dolaba temiz tabakları kaldırırken arkalarından gelen ya da onları duyabilecek biri var mı diye kapıya doğru bakıp kontrol etti Ayşem.

"Başkasının yanında da söylemeyin böyle lütfen. Kayınvalidem içeride, başköşede oturuyor Naciye Hanım. Zaten laf edecek yer arıyor."

"Belki bana kızacaksın ama niye be güzel kızım? Bu eziyete niye katlanıyorsun hâlâ? Ortada bir yuva olsa ayakta tut diyeceğim ama..."

Yüzündeki buruk gülümsemenin eşliğinde tahta sandalyeyi çekip oturdu Ayşem. Bir taraftan da elindeki bezle oynuyordu parmakları.

"Lise diplomamı almama izin vermediler. Yıllardır o evde dayakla, hakaretle yaşıyorum. Çıkıp gittiğimde nerede barınacağım? Yanında küçük çocuğuyla dul bir kadın nerede yaşar, ne yer, ne içer? Bir de kocası öldüğü için değil, boşadı diye dul kalmış bir kadından bahsediyoruz. Öyle kendine dost tutup beni ortada da bırakmamış. Evini bırakan ben olacağım. Nereye gitsem namım benimle gidecek. Belki kimse bana evini vermeyecek oturmam için. İffetsizlikle suçlanacağım. Belki namusuma göz dikecekler ben çalışmak, hayatta kalmak isteyince. Yanımda küçücük bir kız çocuğu var. Daha okula bile gitmiyor. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Doğup büyüdüğüm bu yerde bile barınabilir miyim bilmiyorum. Fikret beni namusu olarak görüyor. Öldürür, o hapse girer ben de mezara. Sonra Aylin'e kim bakacak? Naciye Hanım mı? Yoksa yetimhanelerde harcanacak mı? Annesi fahişe olmuş, babası da çekmiş onu vurmuş diyecekler. Benim yüzümden küçücük yaşta çocuğumun da bir namı olacak. Anası neydi ki kızı ne olsun diyecekler. Kimse Fikret'te suç bulmayacak. Hiç bulmazlar zaten. Ben bu yoldan daha önce geçmedim mi sanıyorsun? Düşünmedim mi?"

Şule içten içe tahmin ettiği şeyleri Ayşem'den duyunca bir an ne söylemesi gerektiğini bilemedi.

"Ne zamana kadar gidecek peki böyle? Bir kabahatin olmasa da yakıyor canını. Bir gün sen ya da kızın onun elinde kalırsanız ne olacak? Böyle de can güvenliğin yok zaten. Biz varız arkanda Ayşem, sen de bizim bir kızımızsın. Kapımız sana her zaman açık. Seni onun insafına bırakacak değiliz."

"Nasıl geleyim Şule teyze? Size de mi bela olayım?"

"O nasıl söz kızım? Bela ne demek? O kendini bilmez ayyaşın gücü ancak sana yeter. Selim amcanla ben onun hakkından geliriz. Sen yeter ki gözünü karart. Bu devletin polisi, jandarması var. Sahipsiz değilsiniz siz."

Yıllar önce darbenin henüz olduğu zamanlarda askerin karakolları devraldığı dönemde bir karakola sığındığında yaşananları hatırlayınca histerik bir şekilde güldü Ayşem. Kadınların yuvasını bilip susup oturması gereken bir dünyada yaşadığına inanıyordu artık.

"Karnımdaki ne olacak peki Şule teyze? Daha mercimek kadar, onu ne yapacağım?"

Ezilerek, utanarak söylediği şey Şule'nin elini şok içinde ağzına götürmesine neden oldu.

"Sen o yüzden mi?"

Bir süredir korktuğu şeyin kesinliğinden artık neredeyse emindi Ayşem. Son birkaç seneyi kendince sağlık ocağından aldığı haplarla, evde yaptığı çaylarla geçirmeye çalışmıştı ancak Fikret bazen kıskançlık krizlerinin dozu aşılınca evden çıkamasın diye kapıyı Ayşem'in üstünden kilitliyordu. Son aylarda da bu durum gittikçe sıklaşmıştı. Ayşem'in önlem alamadığı, çaresine bakamadığı zamanlar artmıştı.

SAKLI KALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin